Haber Girişi : 26 Şubat 2019 08:09

Tayyip'siz Türkiye!

Tayyip'siz Türkiye!
Şer odaklarının piyonu olmak! 
Bizim "AK Parti niye kazanmalıdır?" şeklindeki soruya onlarca cevabımız var. Peki söyler misiniz şu kadar tehdit ve tehlike karşında olan ülkemiz için sizin "AK Parti niye kaybetmelidir"e, insani ve ahlaki bir cevabınız var mı?

  Çünkü... Biliyorlar ki, "Tayyip'li Türkiye demek, FETÖ ile mücadele etmek, emperyalizme boyun eğmemek ve şer odaklarının oyuncağı olmamak" demektir.
Uyan Türkiyem!
Muradımız; ne korku tünelleri inşa etmektir,ne de yüksek gerilimden beslenmektir. Muradımız; ülkemizin içerisinde bulunduğu durumu en çıplak şekliyle sunmak ve ehli vicdan sahibi her kimseden, bu fotoğrafa bakarak sağduyulu bir sonuç çıkarmasıdır.

Hiç vazgeçmiyorlar!
İşte bu yüzden daha önce denedikleri, 17-25 Aralık Yargı Darbe Girişimi ve 15 Temmuz Kanlı Askeri Kalkışma ile elde edemedikleri kirli oyunlarını, şimdi masum bir başlık altında 31 Mart Mahalli Seçimleri'nde elde etmenin peşindeler!
Haçlı anlayış devrede!
Darbe sevici ve insan hakları ihlalcisi Batı'nın yegane amacı şudur: Türkiye de, tıpkı Libya gibi tıpkı Irak gibi, tıpkı Suriye gibi tam bir ateş çemberine girsin ve yıkılıp parçalansın. Böylelikle asırlardır öteleyip öteleyip durdukları Haçlı hedefleri gerçekleşsin.
Etrafta, punduna düşürdüğünde FETÖ ile iş tutmaya hazır bu kadar çakal ve sırtlan varken, bu hainlere karşı verilen mücadeleyi istiskal etmek en hafif şekliyle düpedüz alçaklıktır.
Şimdi bazı dostlar kaşlarını çatarak, "...birader durup dururken bu hüküm cümlesi de neyin nesi böyle?" diye soracaktır.
O halde lafı eğip bükmeden söyleyelim:
"Türkiye, FETÖ ile mücadelede, şu geride kalan üç yıl içinde adam akıllı bir yol katetti lakin bu, FETÖ'nün büsbütün kamudan silindiği manasına gelmez. Zira kamuda (özellikle de Ordu ve Polis'te) hala bu terör örgütüne gönülden bağlı ama bi şekilde kendini şu ana kadar gizlemeyi başarmış elemanlar var!" demiştik, çok uzun olmayan bir vakit önce...
Bazı çevreler, (her zaman olduğu gibi) öyle sert tepki vermişti ki, sanırsınız biz "dünya dönmüyor" demişiz.
Dilimiz döndüğünce anlatıp durduk. Demiştik ki, FETÖ denilen bu musibet, sandığınız gibi bir tarikat yahut da klasik bir cemaat değildir. Fetullah Gülen denilen o esvaplı İblis'in etrafında oluşan ihanet sarmalı, en sinsi kanser gibi tüm vücuda sirayet edip, en hayati organları bile usul usul çürüten bir ölümcül bir virüstür.
Nihayet geçtiğimiz hafta tam da bizim bu teşhislerimizi doğrulayan bir çok gelişme yaşandı.
FETÖ ile amansız mücadelesini sürdüren İçişleri Bakanlığı, uzun zamandır izini sürdüğü ve sonunda tüm kodlarını deşifre ettiği 295 kişilik yeni bir kripto FETÖ asker ağını ortaya çıkardı.
Düşünebiliyor musunuz polis, 15 Temmuz'un üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçmiş ve herkesin devlet, TSK'nın içindeki FETÖ'cüleri temizlediğini düşündüğü bir sırada, aralarında albayların, yarbayların ve her rütbeden toplam 295 subayın olduğu yeni bir çeteyi çökertiyor.
Emekli askeri hakim albay Zeki Üçok da geçen yıl söylemişti:
"Ordunun içindeki FETÖ'cülerin ancak üçte ikisi temizlendi"
Adam sapına kadar haklıymış. Üçok'un o konuşmasından sonra, binlerce FETÖ'cü daha yakalanmıştı; en son da geçen hafta tek kalemde 295 FETÖ'cü asker tespit edilerek yargının karşısına çıkarıldı.
Yani bizim başından beri anlatmaya çalıştığımız ama en yakınımızdaki dostlarımızın bile zaman zaman "...acaba sen abartıyor musun?" diye itiraz ettiği, görüşümüz tam da buydu.
İşte bu yüzden, FETÖ ile mücadeleyi her şeyin önüne koyup duruyoruz.
17-25 Aralık yargı darbe girişiminden sonra, "...Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası bu şer cephesiyle mücadele edemez" demiştik ya...
Hala aynı noktadayız. Aradan dört yılı aşkın süre geçti, Türkiye düpedüz kanlı bir darbe girişimi atlattı, ardından yüz binin üzerindeki FETÖ'cü kamudan temizlendi. İşte tüm bunlara rağmen bendeniz yine aynı noktadayım:
Recep Tayyip Erdoğan olmasa Türkiye en çok bir yıl sonra yeniden FETÖ'nün kucağına oturtulur.
Baksanıza bu işe taşeron olmak için aportta bekleyenler var.
31 Mart'tan sonra parti kuracaklarmış, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden hazırlık yapacaklarmış.
Halbuki onların dediği tam olarak şudur:
"Biz yeniden Türkiye'yi FETÖ'nün kollarına teslim edeceğiz!"
Sevgili dostlar, benim de hem AK Parti'ye hem de Tayyip Bey'e karşı bazı itirazlarım, kendimce haklı eleştirilerim ve yine kendimce doğru bulduğum sitemlerim var...
Ama ben bunları bu seçim arifesinde de yine kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyerek başka zamana erteliyorum.
Çünkü Türkiye FETÖ ile olan hayati meselesini henüz tastamam halledebilmiş değil.
Eğer, Tayyip Erdoğan'ın liderliği olmasa bu mücadele, kesinlikle inkıtaya uğrar, siyasetçiler ve devlet adamları eliyle iğdiş edilir ve nihayetinde de FETÖ'ye yeniden hayat ırmakları akıtılır!
Bu sebeptendir ki...
Bendeniz, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin de işte bu gerçeği bildiği için ha bire "beka meselesi" deyip durduğuna inanıyorum...
Yoksa hangi kabzımalın haddinedir ki, koskoca bir ülkeyi patates ve soğanla terbiye etmeye kalksın...
Baksanıza...
Bu tetikçilerin arkasındaki küresel güç, hala öç almak için fırsat kolluyor...
Diren Türkiye’m, diren...
Elbet bu karanlık günler de geride kalacak ve er ya da geç bu aziz millet bir kez daha ülkemiz üzerine en keskin silahlarıyla saldıran bu şer odaklarının da üstesinden gelecektir.
31 Mart, eğer yalnızca belediye başkanı seçmek için olsaydı, kimin seçilmesinin hiç bir önemi olmazdı. Ama görüyoruz ki, 31 Mart hakikaten Devlet bey'in tespitiyle bir "beka meselesi"dir.
Okyanus ötesindeki en şedit şeytan pusuya yatmış öylece bekliyor:
Mart'tan sonra Türkiye'yi cehenneme çevirmek!
HADEP bu uğurda zaten gönüllü asker yazıldı, CHP bilerek ya da bilmeyerek o değirmene su taşıyıp duruyor, İYİ Parti aslında kendisi de ne istediğini bilmediği için kuru bir gazel gibi ha bire savrulup duruyor, Saadet ise, sırf eski takım arkadaşlarının kimi zıp çıktı hareketlerine aşırı kızdığı için aklınca, 31 Mart'ta AK Parti'nin kulağını çekmek muradında...
Hemşerimiz Ziya Paşa diyor ki:
"Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir;
Tekdir ile yola gelmeyenin hakkı kötektir."
Tamam da birader, göz göre göre de bu ülkeyi ateşe atmak neyin kafasıdır?
AK Parti'nin kulağını çekeyim derken, ülkeyi yeniden FETÖ'nün kucağına atmaya nasıl razı olabilirsin?
Muhterem, dedim ya benim de ciddi itirazlarım var, hem öyle böyle itirazlar da değil hani...
Lakin be muhterem, eninden de boyundan da ölçüyor biçiyorum, sonunda bütün arşınlar yine AK Parti'ye çıkıyor.
Çünkü be muhterem; aklım, gönlüme galebe çalıyor.
Şunu da söyleyeyim:
Bendeniz bazı kimseler gibi ne Kemal Kılıçdaroğlu'na, ne Meral Akşener'e, ne de Temel Karamollaoğlu'na, peşinen "vatan haini" diyenlerden değilim; bilakis bu ithama da şiddetle karşıyım.
Ben, adlarını zikrettiğim bu parti genel başkanlarının, ülkenin karşı karşıya olduğu tehdit ve tehlikeleri göremediği inancındayım.
Korkarım ki cezalandırmak maksadıyla, çektiğiniz o kulak da koparsa sonra sizi duyacak kimse kalmaz.
FETÖ yeniden geldiğinde unutmayın ki, bu size adalet, refah, huzur, güven ve bereket getirmeyecek... FETÖ yeniden geldiğinde, ülkeye yalnızca ve yalnızca kin, intikam, nefret ve öç duygusuyla gelecektir ki...
Bu da, kaos ve felaket demektir.



Etiketler : şener
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.