SİYASET Haber Girişi : 05 Kasım 2008 17:38

Diyanetten Üzmez açıklması

Diyanetten Üzmez açıklması
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz bırakılmasının hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini belirterek, "Böyle çirkin ve utanç verici bir davranışın, dini kültüre referansla savunulmaya kalkışılması ise daha vahim bir durumdur" dedi.

Bardakoğlu, yaptığı açıklamada, son dönemlerde toplum vicdanını yaralayan bazı ayıp ve çirkin davranışlara zaman zaman dini açıdan gerekçeler üretildiğini ve dinin haksız yere bu yanlışlıklara alet edildiğini ifade etti. Ali Bardakoğlu, şöyle konuştu:

"Kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz bırakılması hiçbir zaman kabul edilemez. Böyle çirkin ve utanç verici bir davranışın, dini kültüre referansla ve ondan argümanlar üretilerek savunulmaya kalkışılması ise daha vahim bir durumdur. İffetli, namuslu olmak, insan malına ve namusuna göz dikmemek herkesin insanlık borcudur ve bu alanlardaki hata sadece dindarlara değil, hiç kimseye yakışmayan büyük bir ayıptır. İnsanlar kendisini nasıl adlandırırsa adlandırsın, kamu vicdanını rahatsız eden böyle bir davranışı yapanı hiç kimsenin savunmaması, arka çıkmaması, küçük çocuklara cinsel tacizde bulunanları hepimizin ortaklaşa ayıplaması, kınaması gerektiği gibi, bu mağdur çocuklara da hepimizin sahip çıkması gerekiyor. Bu itibarla son günlerde yaşanan bazı olayları hep birlikte kınamalı ve bunu bir din ve dindarlık tartışmasına çevirmemeliyiz."

Kız çocuklarının cinsel taciz ve istismara maruz kalmaları karşısında kamuoyunun gösterdiği ortak tepki ve öfkeye yürekten katıldığını vurgulayan Bardakoğlu, bunu, toplumda sağduyunun yerleşmesi adına önemli bir gelişme olarak gördüğünü kaydetti.

Dindarlığı belli söylemlere, belli zaman dilimlerine, belli hareketlere hapsetmenin doğru olmadığına dikkati çeken Bardakoğlu, bu şekilde dini ödevlerini yerine getirdiğini sananların, diğer alanlarda rahat ve kontrolsüz davrandıklarını ifade etti.

Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Böyle olduğunda, birbiriyle tamamen çelişen farklı istikametteki davranışlar bir insanın hayatında, hatta 24 saatinde birleşebiliyor. Dindarlığı sadece belli şekil, söz ve davranıştan ibaret görenler, diğer alanlarda ve zamanlarda dinin özüne taban tabana zıt davranışları rahat yapabiliyor, giderek bu yanlışları da dine onaylatacak argümanları üretiyor. Bu da giderek, toplumda hem dine hem dindara olan güveni sarsacak tipik bir vaka olmaya başlıyor. Bu arada biz de yanlış olarak, dini belli şahısların ve belli davranışların temsil ettiğini zannediyoruz. Halbuki İslam dininde her birey dindar olma, dini temsil etme ve dinle ilişki kurma açısından eşit durumdadır. Kişiler, kendi nefsani davranışlarından, hayasız ve gayriahlaki davranışlarından utanmak ve yüzünü olsun gizlemek yerine onları cahilce ifadelerle dini argümanlar kullanarak mazur göstermeye çalıştıklarında farkında olmadan toplumun dine ve dini değerlere olan umudunu ve saygısını da tahrip etmektedirler. Bu tür vakalar üzerinden dindar profili çizmek ve onun tartışmasını yapmak da bir başka yanlışlıktır. Çünkü din ve dindarlık, belli şahıslara hasredilmeyecek kadar hepimizin ortak değeridir."