GÜNDEM Haber Girişi : 30 Kasım 2017 11:38

Yeni Nesil Terör, FETÖ: FETÖ'NÜN DİNÎ ANLAYIŞI

Yeni Nesil Terör, FETÖ: FETÖ'NÜN DİNÎ ANLAYIŞI
Polis Akademisi'nce düzenlenen 'Yeni Nesil Terör Örgütü: FETÖ'nün Analizi' başlıklı çalıştayın sonuç raporu yayımlandı. O raporun içeriği her gün bölüm bölüm Gazeteniz Palandöken'de...
FETÖ ÜZERİNE ÖZELLİKLE 15 Temmuz sonrası yapılan açıklamalara, itirafçıların vermiş oldukları bilgilere bakıldığında hiçbir kritik bilginin ifade edilmediği ve konunun magazinel bir boyuta çekildiği görülmektedir. Ayrıca bu yapının ısrarla ve bilinçli olarak özellikle dini boyutuna değinilmeden sadece terör örgütü boyutuna indirgeme eğilimi belirmektedir. Bu yapının birçok parçası, bileşeni ve alt yapısı bulunmaktadır. FETÖ'nün kırk yıllık geçmişine baktığımızda örgütlenmesini gerçekleştirme ve kendini meşrulaştırma konusunda en çok dinî değerleri kullandığı ve kendisine dinî bir cemaat görüntüsü vermeye çalışmıştır.
Nitekim örgüt itirafçısı olan kişilerin "dünyadaki hayatlarını kaybettiklerini" ancak konuşurlarsa "ahiret hayatlarını da kaybedeceklerini" içeren ifadeler kullanmaları bu yapının üyeleri üzerinde dinî korku ve baskıyı ne kadar etkili kullandıkları da anlaşılabilmektedir. Örgütle ilgili söyleyecekleri yanlış bir sözün kendilerini cehenneme götüreceğini düşünen bu insanların esasında ezoterik bir bilgilenme süreci sonunda radikalleştikleri ve örgütün bu süre zarfında modern bir külte dönüştüğü görülmektedir. Bu nedenle FETÖ'nün dinî bir yapılanma olmaktan çok ezoterik (gizli/kapalı) bir modern kült (cemaat) olduğu düşünülmektedir.
Nitekim FETÖ'nün sosyo-psikolojik yapılanmasına ve hareket tarzına benzer birçok modern kültün ve örgütün olduğu bilinmektedir. Bu gruplar sosyal psikolojide kehanet grupları olarak tanımlanmaktadır. Bilhassa ABD'de varlıklarını sürdüren ve bir gurunun çevresinde ona sorgusuz sualsiz itaat eden bu radikal gruplar, toplu intihar eylemlerine kadar giden aşırılıkçı davranışlar sergilemektedirler. Bu gruplar dinî ya da seküler belirli bir inanca sahip olarak daimî bir şekilde ileriye dönük kehanette bulunmakla başlayan bir radikalleşme süreci bulunmaktadır. Beklenen kehanetler gerçekleşmediğinde ise olması gereken normal sonuç insanların aldatıldıklarını düşünmeleri ve grubu terk etmeleridir. Fakat bu örgütlere mensup kişilerin kehanet gerçekleşmese dahi bu grupları terk etmedikleri gözlemlenmektedir. Kişi tüm benliğini örgüte ve guruya adamış olduğu için inanmaya devam etmekte ve de ileri tarihleri işaret eden yeni kehanetler peşinde grup üyeliğine devam etmektedirler. 17-25 Aralık darbe girişimlerinden itibaren örgüt elebaşının beddua seansları başta olmak üzere çeşitli defalar mücadelelerin başarılı olacağına dair kehanetler ileri sürmesi FETÖ'nün bu modern kültlerin örgüt ve işleyiş yapısına büyük ölçüde benzediğini göstermektedir. Bu sebeple örgütle ilgili değerlendirmede FETÖ'nün dinî bir cemaatten ziyade, modern bir kült oluşum olarak değerlendirilmesinin daha isabetli olduğu düşünülmektedir.

FETÖ'nün 40 yıla yakın süredir gerçekleştirdiği faaliyetlere bakıldığında bu yapının dinî bir cemaatten ziyade ezoterik bir modern kült şeklinde hareket ettiği anlaşılmaktadır.

Modern kültler, 1970'li yıllardan itibaren ABD ve Avrupa'da görülmeye başlanmıştır. Hristiyanlık ve Uzakdoğu inançlarından beslenen türleri de olduğu gibi, bu dönemde ortaya çık-maya başlayan yeni toplumsal hareketlerden türeyen örnekleri de olmuştur. Bu yapılar mevcut semavî dinlerin modern dönemde etkilerini bir şekilde yitirmeleri neticesinde birtakım meta-fizik ihtiyaçlara cevap verme iddiasıyla insanları kendilerine çekmişlerdir. Modern kültler genellikle guru adı verilen ve koşulsuz itaat edilen bir lider çevresinde örgütlenmişlerdir. Her bir üye cemaate tam bir teslimiyetle bağlanmış olup, tıpkı lidere koşulsuz inandıkları gibi grubun kurallarını da hiçbir sorgulama yapmadan kabul etmişlerdir. Tüm benliklerini cemaate adayan üyeler, gruba yeni üyeler kazandırmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar.
Liderin ve cemaatin otoritesini ve nüfuzunu sağlayan en önemli husus ise sıra dışı bilgi edinme yöntemleri olmaktadır. Modern kültler, normal olmayan ve tuhaf bir bilgi edinme sürecini ortaya koymaktadırlar. Bilhassa bu yapılar semavî bir dine dayandığını iddia ediyorsa, yapının liderine o dinin peygamberine ait otoritenin transfer edildiği görülmektedir. Grubun lideri, aldığı kararların kendisine ait olmadığını ve rüyasında doğrudan peygamberden veya Tanrı'dan emir aldığını belirtmektedir. Böylelikle peygambere ait tüm vasıflar ve yetkiler modern kültün liderine devredilmektedir.
Örgütün ezoterik (gizli/kapalı) yapılanmasından dolayı farklı görünme (takıyye) diğer bu tarz gruplarda olduğu gibi genel davranış yöntemi haline gelmektedir. Grup kendi içinde samimiyete ve güven esasına dayalı bir ilişki kurarken, mensubu olduğu toplumla olan ilişkilerini asgari seviyeye düşürmektedir. Hatta grup üyeleri arasındaki güven ilişkisinin derecesi aile fertlerine duyulan güvenin dahi üstüne çıkmaktadır. Bu grupların bir diğer özelliği kendilerini çok önemli görmeleri ve bütün tarihin adeta kendi etraflarında döndüğüne inanmalarıdır.
Kısaca ifade edecek olursak; FETÖ'nün 40 yıla yakın süredir gerçekleştirdiği faaliyetlere bakıldığında bu yapının ezoterik bir modern kült şeklinde hareket ettiği anlaşılmaktadır.
Örgüt elebaşı Gülen öncelikle Said-i Nursi'nin takipçisi olarak yola çıkıp insanları etkilemek istemiştir. Nitekim FETÖ yapılanması, faaliyete geçtiği dönemden itibaren uzun bir süre Nurcu bir hareketin içerisinde bir kol şeklinde kendisini tanıtmıştır. Said-i Nursi'nin ölümün-den sonra 1960'lı yıllar ile Nurcu hareketi "Yazıcı ve Okuyucu Nurcular" diye iki kola ayrılmıştı. Okuyucu grup içerisinde yer alan Gülen 1970'li yıllar ile birlikte bu grup içerisinde kendi grubunu (Gülenciler) oluşturmaya başlamıştır. Bu dönemde örgüt elebaşı Said Nursi'nin eserlerini okumuş ve okutmuş; Nursi'nin kendi hayatından aktardığı birçok hikâye de sanki kendi başından geçmiş gibi anlatmıştır. Buradaki amacı, örgütü içerisindeki sorgulanamaz dini lider konumunu pekiştirmek olarak belirmektedir. Bu sayede, Said-i Nursi'yi takip eden kişiler arasında belirli bir meşruiyet sağlayarak hem zaman hem de taban kazanılmıştır. Bu nedenlerle 1990'lı yılların sonuna kadar ağırlıklı olarak dini referansları Said-i Nursi ve Risaleler olmuştur. Bu durum 1996 yılında üçüncü baskısı çıkan Gülen'in Fasıldan Fasıla kitabında çok net olarak görülmektedir.
FETÖ elebaşı kendi örgütü içerisindeki liderliğini hem dini anlamda hem örgütlenip devlet içerisinde ve toplumda yaygınlaşma anlamında tesis ettikten sonra kendisine ayrı bir yol çiz-meye başlamıştır. Yani kendi otoritesini tesis etmeyi başardıktan sonra 2000'li yıllar ile birlikte bu yapıdan kendisini ve örgütünü ayırmıştır.
Örgüt elebaşının hiçbir tasavvufi bağının bulunmamasına rağmen, FETÖ tasavvufi kavram ve değerleri de kendi amaçları uğruna istismar etmiştir. Kendisini ilk zamanlar cemaat önderi gibi gösteren örgüt elebaşı, tasavvuftaki mürşidin sahip olduğu önem, mürşit-mürit ilişkisi ve rüya üzerinden bilgi edinme süreci gibi tasavvufi kavram ve değerleri kendi otoritesini pekiştirmek için kullanmıştır. Nitekim örgüt elebaşına, bu tarihten itibaren herhangi bir tarikat ve cemaat liderinden çok farklı özellikler yüklenmeye başlanmıştır.
Bu dönemde örgüt liderine artık daha çok modern kültlerin liderleri olan gurulara ait özelliklerin atfedildiği görülmüştür. Öyle ki bütün modern kültlerde olduğu gibi FETÖ lideri de örgüt üyelerinin gözünde kendisine peygamber seviyesinde olduğu imajını vermeyi başarmıştır. Kendisine "kâinat imamı" sıfatını vermek suretiyle peygamberle eşit olduğunu gizli bir mesaj olarak vermiştir. Zira İslam inancına göre Hz. Muhammed'in sıfatlarından birisini "alemlerin sultanı" ifadesi oluşturmaktadır. Böylelikle örgüt elebaşı kendisini kâinat imamı olarak tanımlamak suretiyle esasında kendisinin alemlerin sultanı olduğunu da işaret etmek arzusunda olmuştur.
Modern kült yapısının meydana gelmesinde, liderin otoriter konumunun oluşmasında ve örgütün faaliyetlerinin gerçekleşmesinde ezoterik bilgi sürecinin de önemli yere sahip olduğu bilinmektedir. FETÖ daha önce de belirtildiği üzere sembolleri çok iyi bir şekilde kullanmakla birlikte, rüyalara ve İslam dinine ait kutsal kelimeler içe-ren söylemlere ve uygulamalara da önemli bir yönlendirici faktör olarak sık sık başvurmuştur. Nitekim FETÖ elebaşı Gülen'in Hz. Peygamberle birlikte evleri ziyaret etmesi ve rüyalarda görülen şeylerin kişilere doğrudan verilmesi gibi uydurma hikâyeler, örgüt ile üyeler arasındaki ilişkiyi daha sağlamlaştırmıştır. Örgüt elebaşı rüyasında sürekli Hz. Muhammed'i ve Allah'ı gördüğünü ileri sürerek hem otorite-sini pekiştirmiş hem de verdiği talimatların kendisine rüyada bildirildiğini söyleyerek yapılan eylemlere meşruiyet kazandırmak istemiştir.

Örgüt elebaşı rüyasında sürekli Hz. Muhammed'i ve Allah'ı gördüğünü ileri sürerek hem otoritesini pekiştirmiş hem de verdiği talimatların kendisine rüyada bildirildiğini söyleyerek yapılan eylemlere meşruiyet kazandırmak istemiştir.

Örgüt üyelerinin anlattıkları bu rüyalara bakıldığında elebaşının dinsel pozisyonunun Hz. Peygamberle bazen eşit bazen ise üstün olarak kurgulandığı görülmüştür. Bu rüyalardan hare-ketle oluşan talimatlar, hayatın neredeyse tamamını kapsar niteliktedir. Rüyada bazen gazete abonelikleriyle ilgili konuşmalar geçerken bazen de siyasî iktidarın uyguladığı politikalar eleştirilmiştir. Anlatılan bu rüyalar sonrasında da örgüt üyelerinin aslında neler yapacaklarına ilişkin talimatların verilmesi sağlanmıştır.
Kısaca örgüt elemanları Gülen'i bir Mehdi/Mesih (semavi dinleri de birleştirme misyonu olan) olarak gördükleri görülmektedir. Bu durum ise, "sahte-mehdilik temelli bir radikalleş-meye" yol açmıştır. "Son Kurtarıcı" etrafında kenetlenen militanlar, kendilerini tamamen dış dünyaya kapatmış ve çok uzun yıllar süren, sonunda ise kitlesel kıyım yapmayı bile onlar için "normalleştiren" bir radikalleşme süreci yaşamışlardır.
FETÖ elebaşının sahip olduğu bu otorite üzerinden kendisini sözde dinî bir yapı olarak tanımlayan bu örgütün İslam'ın temel kurallarına aykırı birçok eylemi ve suçu kolaylıkla işleyebildikleri görülmüştür. Örgüt liderinin cevaz vermesi neticesinde dinle alakası olmayan bir-çok eylem dinî amaçla yapıldığı hissi verilmiştir. Nitekim örgüt üyelerinin ifşa olmamaları için tedbir adı altında namaz kılanların namazlarını terk etmeleri, oruç tutanların orucu bırakmaları, alkol kullanmayan kişilerin içki içmeye başlamaları gibi hadiseler FETÖ'nün diğer modern kültler gibi takıyye yapmayı temel yaşam biçimi olarak benimsemesine yol açmıştır. Ayrıca insanları kandırarak himmet parası toplamak, sınav sorularını çalmak, şantajla insanların haysiyetlerine saldırmak, yaşadığı ülkeye ihanet etmek ve insanları katletmek gibi dinen asla kabul edilemeyecek davranışlar, örgüt elebaşının uygun görmesi sonucu meşru kabul edilmiştir.

Yarın: GÜVENLİK BÜROKRASİSİ VE FETÖ YAPILANMASI


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.