Vali Mustafa Bey’e soruyorum: İhtiyaç sahibi kimse ayağa mı celp edilir, yoksa kapısına mı gidilir?

En çok siyasetçiler ve bürokratlarda rastlansa da, esasında insan olmanın tabi bir neticesi olarak herkes bazen pot kırar ve bazen de meramını anlatamadığı için maksadını aşan kelam edebilir.

Mühim olan o kişinin halis niyetli olup olmadığıdır.

İslam ahlakında ve Türk’ün töresinde…

Hayr, sadaka, zekat, iyilik hasılı infak…

Temaşa ile yapılmaz, birileri görsün diye aşikar kılınmaz.

Ölçü belli:

“Bir elin verdiğinden öbür el bile haberdar olmasın”

Hal buyken…

Geçen gün Erzurum Valisi Mustafa Çiftçi; elbette ki iyi niyetle, elbette ki samimi duygularıyla, elbette ki devletin en üst düzey temsilcisi olmasının verdiği mesuliyet hissiyle şöyle demiş:

“İhtiyacı olan bize gelsin.”

Şu da mümkün:

Konuşmanın bütününden bu ifade çıkmıyor olabilir.

Mustafa Bey, ilkeli bir yönetici olmakla beraber İslami esaslara da vakıf bir kimse…

Dolayısıyla…

“Nerede bir ihtiyaç sahibi varsa, devlet olarak biz onu arar buluruz ve gereğini yaparız” demesi icap ederdi.

Aç insanın imanı, itikadı, cinsiyeti, ırkı sorulmaz.

Ne yani ihtiyaç sahibi bir kimse, valiliğin kapısına dayandığında zaptiye sorgusundan mı geçirilecek?

Mazisi ne olursa olsun, muhtaç olması devletin şefkatine mani bir hal değildir.

Valilikler, kaymakamlıklar, aç bir vatandaşına sıcak bir çorba vermek için yalan makineleri mi çalıştıracak?

Vali Çiftçi elbette bunu murat etmedi…

Lakin bir hizmet görmemek için mütemadiyen rampa inşa edenlerin sığındıkları mazeret de şu:

“Efendim, bu yardım isteyenlerin bir kısmı yalancı, istismarcı. Bu yüzden devlet olarak etraflıca bir tahkikat yapmadan kimseye kuru bir ekmem bile vermeyiz.”

Bak sen şu kafaya hele…

Be adam; MİT’e ajan mı alıyorsun, askeriye ye talebe mi?

( Madem o kadar tahkik ve tetkik erbabıydın da, bunca FETÖ’cü terörist, bu devleti vaktiyle nasıl kuşatıp işgal etti? )

Onurlu bir insan son raddeye gelmeden hiç “ben açım” diyebilir mi?

Kaldı ki yalancı olsa ne çıkar, altı üstü bir ekmek değil mi?

İstismar meselesine gelince…

Bu ülkede en masum ve affedilebilir istismar konusu, ihtiyacı olmadığı halde “ben açım” diye yardım istenmesidir.

Asıl istismarı merak ediyorsanız söyleyelim:

Din istismarı

Atatürk istismarı

Devlet istismarı

Siyaset istismarı

Irk istismarı

Cinsiyet istismarı

Ve daha niceleri…

Zahir oruçluyken çok çalışıp koşturmanın verdiği yorgunluk ve dalgınlık, kelimelerin dilimize pusu kurmasına sebep oluyor.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Dadaş 15 Mart 2024 10:04

    Konu yardımlar olunca örnek bir olayı neden kimseden duymuyoruz? Şahsuvaroğlunun ramazanda, hiç kimsenin evine bir seferde almadığı, alamayacağı miktarda, güzellikte gıdayı kamyonlara yükleyip köylere dayıyor. Bunu periyodik hale getirmiş durumda. Şahsuvaroğluna memleketlerine olan ilgilerinden dolayı tebrik, Şükran ve teşekkürlerimi iletiyorum. Kanaatim bu şekilde ve bu zenginlikte Türkiyede yapan başka kişide yoktur. Ölmüşlerine rahmet olsun. Yüce mevla hayırlarını kabul vurursun.

  • ali er 14 Mart 2024 22:39

    dernekelre ne gerek var. herkes çevresindeki fakirlere verse sorun kalmaz. herkes kapısının önünü süpürse sokalar tertemiz olur.

  • Memet Emin TAŞKESENLİOĞLU 14 Mart 2024 12:34

    Sayın Şener , ister devlet ister özel veya tüzel kişilikler,isterse de vakıf veya dernekler hangisi olursa olsun yardım konusunda izlenmesi gereken yol çok basit. Sosyal Hizmetler'den yahut muhtarlardan ihtyaç sahibi kişilerin listesi istenecek ona göre verilecek yardım eğer ayni ise direkt ilgilini hesabana , ayni yardım ise memur veya zabıta marifeti ile direkt adresine sessiz sedasız gönderilecek.Hayır o hayır iyilik o iyilik olur. Selam ve dua ile