SON dört günden beri
aralarından Erzurum'un da
olduğu yurdun dört bir
yanında yapılan terörü
protesto gösterileri ve bu
gösteriler sırasında meydana gelen kimi olumsuz sahneler,
sonunda her kesimden art arda yapılan sağduyu ve sükünet
çağrıları sayesinde, yerini itidalli bir havaya bıraktı.
Dünden itibaren hızla azalan
gösteriler, toplumsal
tansiyonunun da normale
dönmesini sağladı.
Vatandaşın protesto ve yürüyüş talebi, Anayasa ile teminat altına alınmış bir haktır. Ancak bu
protesto ve yürüyüşler
başkalarının can ve mal
emniyetini tahdit altına alırsa,
yapılan eylem suça dönüşüyor.
En önemli husus ise, son
günlerde sıkça tanık
olduğumuz üzre terörü telin
mitinglerinin hızla kardeş
kavgasına doğru gidiyor
olmasıydı.
Neyse ki bir kez daha sağduyu galip geldi ve toplumsal
gerginlik daha da büyümeden
aklıselim galip oldu.
Bu protesto ve gösterilerde
Türkiye'nin büsbütün
karışması planlanmış ve
nihayetinde de ülkemizin bir iç
savaşa sürüklenmesi
hedeflenmişti.
Tıpkı Gezi kalkışmasında
olduğu gibi dış mihrakların
tezgâhladığı bu kanlı ve çirkin oyuna ne yazık ki içeride de başta HDP ve paralel yapı olmak üzere kimi kesimler gönüllü
taşeronluk yaptı.
Onlar için ne ölecek yüzlerce,
binlerce insanın önemi vardı, ne de Türkiye'nin yangın yerine dönecek olmasının...
Amaçları çok açıktı: Hükümet yıkılsın, Tayyip Erdoğan gitsin, Türkiye
Suriye olacaksa da olsun...
