ASAYİŞ Haber Girişi : 23 Ekim 2010 10:14

Sevdamın Feryadı

Sevdamın Feryadı

Sevgili okurlar

 

Diyanet haber.com’un bu yeni döneminde sizlerle ilk yazımı paylaşarak birlik ve beraberliğin duyarsızlaştığı günümüzde ortamı biraz ısıtalım istedim.Bir öğretmen olarak elimizde yetişen yüzlerce çocuğumuza sevgiyi sunarak ortamı yumuşatmak görev olarak bizlere düşmektedir.Sevgi deyince ilk aklımıza tabi ki kainatın efendisi Hz. Muhammed Mustafa(sav) geliyor.

 

Rabbimizin ” Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım” ifadesi âlemin onsuz bir mana kazanamayacağını, âlemi onunla var kılmayı ve onu sevmekle alemin yaşanılacağını apaçık göstermektedir. Onu yazmakla onu söylemekle o tükenecek bir şey değildir.

Hz. Mevlana’nın dediği gibi “onun vasıflarının şerhini eğer ben devamlı, durmadan söylesem yüzlerce kıyamet geçse de o yine bitmez diyerek onu anlamak bizlerin dilinde kifayetsiz kalıyor. Ama biz yinede onu anlatmaktan onu sevmekten vazgeçmiyoruz.

 

Biz onu sevmemenin ızdırabı içinde kavrulmaktayız.aşkı beşeri kalplerde bulmaya, alemi onun için yarattığını bile bile aleme aşık olmakta ısrar ediyoruz.lakin onu örnek almadıkça , bülbülün güle feryadı gibi ona ulaşamamanın ızdırabıyla dil dökmedikçe, dikenin akıttığı kanla gözlerimizi ıslatmadıkça ,,onun sevdasına mazhar olmadıkça,,aşkla maşuk olmadıkça alemde yok olmaya hazırız.

 

Seyyad Hamza’nın deyişiyle

“senin nurun görenler ne gözler ne yıldızlar

Nurundan, nice gündüzler ziyadır ya resulallah”

 

Diyerek âlemlerin gülüne, nuruna gündüzün ziyasıdır der.

 

Nurumuz, nurunla aydınlandı gönlümüz, sevginle aşka mana verdi kalbimiz, tadına vardık gözyaşının hazzını.

 

Ben ne mi yapıyorum diye soruyorum kendime

 

Seni her an anabilmek için sünnetini gerçekleştirmeye çalışıyor tanımadığıma selam veriyor, gülümsemeyi yüzümden eksik etmiyor, hiç kalp kırmamaya çalışıyorum. Senin görevini yapıyor, tebliğde bulunuyor, ashab-ı suffe öğrencilerine özeniyor, onlar gibi  Mus’ab bin Umeyr’in  gibi  sana daha yakın olmak istiyorum

Ama ulaşamıyorum.

 

Diyorsun ya ey Allahın resulü taif dönüşü

“Kuvvetimin yetersizliğinden, çaresiz kalmamdan, insanların resulü hor görmesinden sana sığınırım rabbim” diye.

Bende bu duanı yapıyor ve diyorum ki; kuvvetimiz yettiğince, biçare kaldığımız her anda, hor görülmekten, itilip kakılmaktan, acıtılmaktan, seni anlatmanın verdiği hazla rabbimize sığınıyoruz.

Diyorsun ya Ya resul

“ey rabbim! Azabın ve gazabın dışında hiçbir sıkıntıya aldırmam diye” bende aldırmıyorum, sadece azab ve gazab karşısında değil, seni incitecek bir ümmet olmaktan korkarak görev bilmeden sevdan uğruna, seni dilimizde yutacak bir damla su kalmamak üzere yemin ederek hiçbir sıkıntıya aldırmıyorum.

Her şeyde seni görüyordum

Çünkü sen her şey olmuştun. Seni sevebileceğime inandığımdan da çok seviyordum.

Sadece seviyordum.

Sitemsizce gizlice, aşikâr

Sevgini ifade etmeye, sevgini kanıtlama gereği duymayarak,

Sevgi yeminleri boş ve anlamsızdı benim için

Ben sevdikçe daha çok sevmeye ve sevgini yaşamaya çalışıyordum yalnızca

Anlaşıldığımı umarak yaşıyordum, yaşıyordum ve seviyordum.

 

Yaktı hicranın, vuslata döndü sevdamız, yaktı yandı yüreğimiz

Sevdanla yandı sevdanda kavruldu kor gibi yüreğimiz.

 

Diyor ki yazar sevgilisi için, bizde sana ithaf ediyoruz

 

Ben ne mi yapıyorum,

Bense… Bense…

Seni göstermiyorlar diye bakmıyorum gözlerime

Anlatmadılar diye küskünüm ellerime

Sana koşamıyorlarsa ayaklarım dargınım onlara

Yalnız yüreğimle barışığım

Seni olduğundan çok sevdi diye

Şimdi sensiz ne mi yapacağım

Seni var olduğundan daha çok seveceğim

Evet, vazgeçmeyeceğim bu sevdadan

Bırakıp gitsen bile vazgeçmeyeceğim..

 

Araya araya bulsam izini

İzinin tozuna sürsem yüzümü

Hak nasip eylese görsem yüzünü

Ya Muhammed canım arzular seni

(yunus emre)

 

Derdimin dermanı, gönlümün ilacı, sevdamın feryadı resulüm

Elimde olsa, yüreğimdeki tüm gizlilikleri sunardım sana

Elimde olsa, sesimdeki hüzünle bile derdimi dökerdim

“Sen” diye taşlara

Elimde olsa bir gülümsemende eritirdim acılarımı

Tüm yüreğimi sunar

“Sev beni” derdim sana

Elimde olsa

Ben Ben’i istemem

“Ben” diye sarılırdım sana

Oysa rüzgâr duygularımı sürüklerken ellerim bomboş kalıyor

Bir dua var içimde

Ben yaşadıkça bitmeyecek, sen var oldukça sürecek

Ve sen gözyaşımla dokunduğum kâğıdım kalemim olacaksın

 

 

Bu yoğun duygular karşısında hangi kalp yumuşamaz değil mi arkadaşlar. Bu ışığı yüreklerimizde yaşatarak yineleyerek tekrarlıyorum çocuklarımıza verebileceğimiz en güzel örnektir peygamberimiz. Çocuklarımızın annem babam beni neden anlamıyor diye sorgulamalarına bir son vermek istiyorsak duyarsızlaşan duygularımızı tedavi etmek istiyorsak en iyi doktorumuz resulümüzdür.

 

Kâğıt ve kalemimizdeki son damla mürekkebi ona yazmak gözümüzün son karanlık noktasına kadar onu okumak ve çocuklarımıza öğretip örnek olabilmek duasıyla..