Haber Girişi : 14 Mart 2014 10:05

Nene Hatun polise mi, düşmana mı taş atmıştı!?

Nene Hatun polise mi, düşmana mı taş atmıştı!?

Başlık aynen şöyle:

"Berkin için direnişin Nene Hatun’u"

Bu başlığı dün ODA TV, önceki gün Taksim’de polise karşı direnen genç bir gösterici kadın için attı.

Besbelli ki ODA TV editörü, Nene Hatun’u bi şekilde duymuş ve Taksim’deki o gösterici kadından da çok etkilenmiş. Tarihle bugünü aynı karede ifade etme adına, Nene Hatun ruhunu, gösterici kadının şahsında et’e kemiğe büründürmüş.

Olmuş mu peki?

Tabii ki olmamış.

Çünkü Nene Hatun, Osmanlı-Rus Savaşı’nda, (1877-78 başka bir ifadeyle 93 Harbinde) Aziziye Tabyaları’nda düşman askerine karşı sivil direnişin sembol ismidir.

Öyle ki kundaktaki bebeğini yaşlı komşu kadına emanet edip, beraberindeki yüzlerce (kadın-erkek) kişiyle Osmanlı askerine yardıma koşan yürekli bir Erzurum kadınıdır.

O’nun isyanı, Rus askerine yani düşmana karşıydı.

O, işgal edilmek istenen vatanını savunmak için, canından can kattığı bebeğini terkedecek kadar, mangal gibi bir yüreğe ve sarsılmaz bir imana sahipti.

O, kendisi gibi binlerce kadının kızın iffeti düşmana teslim olmasın diye, canından vazgeçen bir vatanperverdi.

Peki Taksim’deki gösterici kim?

Kimdir, kimin nesidir bilen yok. O kadar bilinmiyor ki ODA TV bile Nene Hatun’la eş değer gördüğü kahramanının künyesine ilişkin tek satır yazmamış.

Ya bilmiyor, ya da başı belaya girmesin diye isim soyisim yok.

İki kare fotoğraf, çarpıcı bir başlık ve topu topu bir kaç satırlık haber...

O haberden öğreniyoruz ki, ODA TV’nin Nene Hatun’u, polise karşı muazzam bir direnişte bulunmuş!

İkisi aynı şey mi?

İlki vatanını işgal etmek isteyen düşmana, ikincisi ise, izinsiz yapılan bir gösteriye müdahale eden polise karşı direnmiş.

Polis kimin polisi?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yani kendi polisimiz...

ODA TV’nin baktığı yerden elbette o direnişçi genç kadın övgüye layık bir eylem yapmıştır. Yine ODA TV’nin protest yapısı icabı, resmi ideolojiye başkaldırmak alkışlanacak bir devrimci harekettir.

Eyvallah...

Bu, ODA TV’yi bağlar...

Böyle inandıkları için de ne kimseye hesap verme mecburiyetleri var, ne de kimsenin hesap sorma hakkı...

Tamam da...

ODA TV’nin de tarihe ve tarihteki gerçek bir kahramana karşı haksızlık etme hakkı yoktur.

Allah rahmet eylesin, Berkin Elvan’ın trajik ölümü vicdan sahibi hele hele de evlat sahibi her insanı etkiledi ve derinden üzdü.

Bu ülkede kimse çıkıp da, "Ne iyi oldu da polisin sıktığı gazın kapsülü Berkin’in kafasına isabet etti" diyen olmadı.

15 yaşında bir çocuğun bu biçimde ölümünden kim mutlu olabilir ki?

Mutlu olan varsa şayet ne diyelim; Allah ıslah etsin.

Fakat önceki gün başka illerin yanısıra İstanbul’da, yakıp yıkmanın, polise saldırmanın ve sonunda iki kişinin ölmesine sebep olan olayların bahanesi Berkin Elvan’dı.

269 gün komada kalan bu zavallı çocuğu arayıp sormayanlar hatta önceki güne kadar adını bile duymayan ne kadar müzmin AK Parti karşıtı varsa sokağa çıkıp yaktı yıktı.

Ne "haydi gelin polisi kutsayalım" ne de "haydi gelin hep birlikte devlete yahut da AK Parti’ye methiyeler dizelim" diyoruz.

Tabii ki devlet de protesto edilir, hükümet de, başbakan da...

Demokrasilerde hiç kimse ve hiç bir kurum lausel olmadığı gibi hiç bir hak arama şekli de, şiddeti ve başkalarına zulmetmeyi meşru kılmaz.

Biz de hemşehrimiz Nurettin Topçu’nun "İsyan Ahlakı" tedrisatından geçmiş kimseleriz.

O ahlakın bize öğrettiği temel ilkelerden biri şudur:

Ne söyleyeceksen sen olarak söyle... Kimseye kuyruk da olma; birinin eteğinin altına gizlenerek kimseye taş da atma...

İstanbul’da yapılan tam tersiydi.

Birileri o çocuğun tabutunu kalkan yapıp hedef gözeterek ateş etti.

Provakasyonun bu kadar belirgin olduğu bir olayda, ODA TV’nin tarihteki değerli bir şahsiyeti, sıradan bir göstericiyle aynileştirmesi en hafif biçimiyle tarih bilmemezliktir.

Oysa ODA TV’nin başyazarı Soner Yalçın, tarih de bilir Nene Hatun’u da...

Buna rağmen...

İzinsiz gösteride şiddet kullanan ve kendi polisine saldıran militan bir kadını, düşman askerine karşı namusunu ve vatanını savunan Nene Hatun’la özdeşleştirmek, Aziziye Müdaafası’ndaki milislerin ruhlarına azap etmektir.

Son olarak ODA TV’nin bize göre bu benzetmesi ne kadar büyük bir talihsizlik ise, kendisini Nene Hatun’un "varisi" olarak gören kadınımızın üç maymunu oynaması da bi o kadar vahimdir.

Görüyorum ki bazılarının AK Parti’ye olan hıncı ve öfkesi, akıllarının ve vicdanlarının körelmesine sebep olmuş.

Tayyip Erdoğan’a sövüyorsa münevver, polise taş atıp etrafı yakıp yıkıyorsa Nene Hatun...

Ölçü bu mu yani?

Madem öyle biz de yine hemşehrimiz Sümmani’nin bir dörtlüğü ile ama Nene Hatun’un ağzından bir sitemle bitirelim:

"olaydım dünyada ikbali yaver
el etsem sevdiğim acep kim ne der
bilmem tecelli mi yoksa ki kader
beni bir vefasız yara yazmışlar"