Haber Girişi : 07 Ekim 2016 11:04

MÜSLÜMANLARIN ZOR GÜNLERİ VE HİCRET

MÜSLÜMANLARIN ZOR GÜNLERİ VE HİCRET
İslam'ın zuhuruyla birlikte Müslümanların zor ve çetin geçen günleri deberaberinde gelmiştir. Mesela Mekke döneminin hemen hemen tamamı sıkıntılı, baskılı, işkenceli yıllar olarak geçmiştir.
Hicret, bir tehlike yolculuğu, maddi manevi fedakârlıklarla dolu bir hadisedir. Hz. Alicanını feda edercesine, Peygamberimizi öldürmeye gelecek suikastçıları al¬datmak maksadıyla, kendisini bir nevi canlı kalkan edip O'nun yatağına yatmaktan çekinmemiştir. Hz. Ebu Bekir Sevr'dekimağaraya önce kendisi girerek, zarar verecek bir şeyin olup olmadığına bakmıştır. Allah Resulü ile bera¬ber Medine yoluna koyulduklarında, bir müddet Peygamberimizin önünden, bir müddet arkasından gidiyordu. Bu durum, kutlu yol arkadaşının dikkati¬ni çeker ve sebebini sorar. Kuran-ı Kerim'in "İkinin ikincisi" diye övdüğü o sadık dost söyle cevap verir: "Ya Rasulallah! Arkadan düşman¬ların yaklaşıp sana bir kötülük yapacaklarını düşündüğüm zaman arkandan ge¬liyorum, önden bir tehlikenin geleceğini düşündüğüm zaman da önünden gidiyorum!"
Elbette ki bu durum zoru göğüslemek, nefsi Allah yolunda feda etmektir. Başka bir ifadeyle zor günlerin, zor anların insanı olmaktır.
Zaten hicret, bir fedakârlıktır. Çünkü hicrette, yurdu-yuvayı terk etmek, malı-mülkü bırakmak vardır. Bu husustaSüheyb-i Rûmî'den bahsetmeden geçemeyiz.
Süheyb, Mekke'ye dışarıdan gelmiş ve Müslüman ol¬muş garip, yoksul bir kimsedir. Fakat ticaret yaptı, zenginleşti. Hicret esnasında o da diğer Müslümanlarla birlikte hicret etmek isteyince, insanlar onu malıyla birlikte hicret etmek¬ten menettiler. Ve hatta şöyle dediler: "Sen buraya geldiğinde bu mallara sahip değildin, hepsini burada kazandın, dolayısıyla bunları alıp gidemezsin!" 
Bunun üzerine  Süheyb: "Bütün bu kazancımı burada bıraksam beni serbest bırakır, gitmeme izin verir misiniz?" diye sordu. Onlar da "evet" deyince Süheyb malını, mülkünü ve her şeyini bırakarak sevinç içinde hicret etti. Peygamberimiz bunu duyunca, "Ey Süheyb, çok kâr ettin, çok kâr ettin" diyerek onu tebrik etti.
Tabii ki hicret bütünüyle bir imtihandı ve neticesinde elde edile¬cek büyük mükâfatlar vardı. Aslında zafer,  ferahlık, fütühat, çoğalma ve teşkilatlanma dönemi olmasına rağmen, Medine döneminin de zor günleri olmuştur.
Mesela hicri ikinci yılda Bedir savaşı oldu, zaferle neticelendi amaçok zor anlar  yaşandı.
Mekke'nin ileri gelenleri 1000 silahlıyla Medine'ye saldırdılar. Müslümanlar ise 313 kişi toplayabilmişlerdi.
İlk anda teke tek çıkışlardan ve vuruşmalardan sonra iki taraf birbirine iyice yaklaştı ve iş kılıca düştü. Rasul-i Ekrem, iki taraf arasındaki büyük kuvvet farkını görüyor ve endişe ediyordu. Bir ara çadırına çekildi. İki rekât namaz kıldı. Kıbleye yönelerek dua etmeye başladı. Arkasında Hz.Ebu Bekir duruyordu. Yanında daha başkaları da vardı. Korumak maksadıyla duruyorlardı. Bütün varlığıyla dua etmeye başladı. 
"Yâ Rabbi, niyaz ediyorum, vadini yerine getir. Eğer bugün bu ufacık İslam cemaati helak olursa, yeryüzünde ilelebed sana ibadet eden kimse kalmayacaktır"diyerek Rabbine yalvardı. Duada o kadar ısrar etti ki, omuzlarından ridası düştü. Hz. Ebu Bekir, ridasını tekrar omuzlarına koyup,"Yeter yâ Resulellah, çok dua ettin!" dedi.
Allah Rasulünü böyle yanık, böyle ağlamaklı ve içten dua etmeye mecbur bırakan sebep neydi? Elbette maruz bulundukları sıkıntılı durum¬du, karşılarında duran düşmanın sayısal üstünlüğü idi.
Ama Allah'ın yardımı yetişti, Allah Teâlâvadini yerine getirdi.
Duadan bir müddet sonra Peygamberimiz yardım müjdesini verdi. Yanında bulunan Hz. Ebu Bekir'e; "Ya Ebu Bekir, müjde, işte melekler! Cebrail ile imdada geldiler" buyurdu! 
İslamiyet biraz da zor zamanların dinidir. Müslümanın kıymeti ve imanının kuvveti de böylece test edilecektir. Krizler ve buhranlarla ümmet fertleri sarsılıp elenecek ve kalburun üstünde kalanlar belirlenecektir.
Külfet, kahır, zillet olacak ki nimetin kıymeti bilinsin. Çile çeki¬lecek ki karşılığında mükâfat elde edilsin. Gözden yaş akacak ki çimenler yeşersin.
Yazımızı, Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK'in "Hicret' şiiriyle bitirelim.

HİCRET 
Mekke'yle Medine arası yollar; 
Çizik çizik, hasret yarası yollar. 
Vardığı her nokta yine başlangıç; 
Gitgide Allah'a varası yollar. 
Mekke'yle Medine arası yollar... 
Bu çıplak yollarda ne in, ne de cin 
Yalınız iki çift nurdan güvercin, 
Bunlar iki dostun ayakları ki, 
Yolları göklere bağlayan 
Bu çıplak yollarda ne in, ne de cin; 
Hicret, yurt dışında aranan destek; 
Dava sahibine öz yurdu köstek. 
Merkezi dışardan sarmaktır murad, 
Merkezin çevreden fethidir istek. 
Hicret, yurt dışında aranan destek; 
İnsan koşar, ufuk kaçar beraber; 
Ufukta, varılmaz gayeden haber. 
O ki, eteğinde, ufuk ve gaye; 
O ki, Gaye-insan, Ufuk-Peygamber. 
İnsan koşar, ufuk kaçar beraber; 
Ayakta, Medine Müslümanları, 
İslamın "Yardımcı" kahramanları... 
Resuller Resulü uğruna feda, 
Malları, canları, hanümanları... 
Ayakta, Medine Müslümanları 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.