EĞİTİM Haber Girişi : 07 Kasım 2013 11:04

Medya ve Mahremiyetin Sınırları sempozyumu başladı

Medya ve Mahremiyetin Sınırları sempozyumu başladı

Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından düzenlenen “Medya ve Mahremiyetin Sınırları Ulusal Sempozyumu”Kültür ve Gösteri Merkezi’nde başladı. Açılış konuşmasını yapan İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Yavuz, gelişen teknoloji ile insanların takip edildiğini belirterek, mobese güvenlik kameraları, kredi kartları ve dijital aygıtlarla insanların attığı her adımın kontrol altına alındığın söyledi.

İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Uğur Yavuz, gelişen teknoloji ile insanların takip edildiğini belirterek, mobese güvenlik kameraları, kredi kartları ve dijital aygıtlarla insanların attığı her adımın kontrol altına alındığın söyledi.

Yavuz, mahremiyet deyince aslında insanların bahsettiği teknolojik cihazlarla çıkan teknik bilgilerin önemli veriler sağladığını böylece ortaya karmaşık bir durumun çıktığını ifade etti.

Uğur Yavuz, “ Mahremiyetin zorlandığı sınırları birazda teknolojik gelişmelere bağlıyoruz. Gerçek hayatta suç neyse sanal alemde de suç odur. Bu cezalar burada da uygulanabilir.” dedi.

“KENDİ MAHREMİYETİMİZİ STATÜYE DÖNÜŞTÜRÜYORUZ”

Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Takkaç, sosyal medyanın önemine değinerek sosyal medyanın hayatın bir parçası olduğunu hatırlattı.

Ailenin en mahrem yer olduğu ve sosyal medya ile bunların dışa yansıtıldığını vurgulayan Takkaç şunları söyledi. “ Medya hayatımızda önemli bir yer tutuyor. Olaylar, etkinlikler medya olmazsa bilinemez. Bulunduğumuz yerleri artık hemen sosyal medyada paylaşıyoruz. Yerimiz lüks bir yer olmazsa yazmıyoruz. Kendi mahremiyetimizi statüye dönüştürüyoruz. Medya mahremiyeti ortaya koymalı mı koymamalı mı? 3 gün bunu tartışacağız. Emek harcayanlara teşekkür ediyorum. ”

“MESAFELER YOK OLUYOR”

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Ahıska medyanın hareket içerdiğini belirterek modern medya ile kurulan ilişkinin tek taraflı olmadığını dile getirdi.

Ahıska şunları aktardı: “Kamusal ve özel alan ayrımının yeniden düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Benim önerim mahremin birlikte yaşamanın dışında anlamlandırılamayacağı. Bu etik ve politik bir meseledir. İletişim araçları bir yanda yapaylık bir yandan da yakın bir ilişki üretmektedir. Sizi seviyoruz türünden başlayan radyo seslenişleri fazlasıyla ileriye gidildiğini gösteriyor. Merak edilen uzaklık hızla yakınlığın problemine dönüşüyor. İktidar rasyonel tekniklerin yanı sıra mahremiyeti kendi alanına çeker ve üretir. Bugünün medyasında mesafelerin ve perspektifin yok olduğunu görüyoruz.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu ise konuşmasında , “Gezi olaylarında karşımıza çıkan toplumsal ağların gençler tarafından kullanılmasının bir tesadüf olmadığının altını çizdi.

Halil Nalçaoğlu, “ Sayısal etkileşimde ağlar çocukları kışkırtıyor. Gençlerin davranışlarının ne derecede kontrol altına alınacağı bir tartışma problemidir. Bunu da gençleri kontrol altında tutacak ebeveynlere bırakmak gerekir. Sosyal medya da aktif olan gençlerin mahrem duygularının pek gelişmediği de makalelerde görülüyor. 15-18 yaşındaki gençlerin facebook arkadaşlarının gerçek yaşamdaki arkadaşlarla sınırlandırdığını görüyoruz. İnsanların kişisel bilgilerine erişme sayısal etkileşim ağlarıyla ortaya çıkmış bir problem değildir. Önemli olan bu bilgilerin kim tarafından ele geçirildiğidir ”dedi.

Özellikle görsel medyanın görüntüye ihtiyacı olduğu için insanın bütün hayatını malzemeye dönüştüğüne dikkat çeken RTÜK Üyesi Nurullah Öztürk, “ Bir toplumun en mahrem alanı aile bile televizyonlarda bir şov malzemesine dönüştürülüyor. Mahrem alanı televizyona konu olduğu için intihar eden insanlar bile var. İnsanlar istediği yerde istediği alanda kayıt yapabiliyorlar. Gündelik hayatımızda bilgilendiren haber veren ya da iktidar sahiplerini frenleyen misyonlarından dolayı bizim ayrılamaz parçamız. Bizde medyanın her türlüsüyle yaşamaya alışmalıyız. Medya en pozitif anlamıyla kendisine yüklenen 4. Güç görevini yerine getiriyor” diye konuştu.

Sempozyuma katılan Cumhurbaşkanlığı Halkla İlişkiler Müdürü Mücahit Küçükyılmaz şunları söyledi: “Mahremiyet kavramı değişiyor ve dönüşüyor. 15 yaşınızda söylediğiniz bir şey size 20’li yaşlarda utanç verici gelebilir. Modern dönemde mahremiyet kavramından bahsedilirken evrensel olduğu iddia edilen kavramlar ülkelere ve yaşam biçimlerine göre de değişiyor. İletişim araçlarını kullanmak mahremiyetten feragat etmektir. Cep telefonu kullanılması buna bir örnek.”

Palandöken Haber Merkezi