Haber Girişi : 21 Ağustos 2017 01:01

Kurban Bayramı yaklaşırken (II)

Kurban Bayramı  yaklaşırken (II)
Bugünkü yazımızda kurbanla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulunun bazı görüşlerini aktarmaya devam edeceğiz. 
Yolcunun kurban kesmesi gerekir mi?
Yolcu (seferi) kurban kesmekle mükellef değildir (Fetâvây-ı Hindiyye, V, 292). Ancak kesmesi halinde sevabını kazanır. Kişi, kurbanını ikamet ettiği yerde kesebileceği gibi, bayram dolayısıyla veya başka bir sebeple gitmiş olduğu yerde de kesebilir. Seferi olması, kurban kesmesine ve kestiği kurbanın makbul olmasına engel değildir. 
Seferî iken kurban kesenler; bayram günleri içinde memleketlerine dönerlerse, yeniden kurban kesmeleri gerekmez. Yine kurban bayramının başında mukim iken sefere çıkana da vacip olmaz. Sefer halinde iken kurban kesmeyip de bayram günlerinde memleketlerine dönenlerin, kurban kesmeleri gerekir (Kâsânî, Bedâiü's-Sanâî, V, 63). 
Başta Şâfiî mezhebi olmak üzere kurbanın sünnet olduğu görüşünde olanlara göre, seferilik durumunda da aynı hüküm geçerlidir (Nevevî, el-Mecmu, VIII, 383).
Kurbanlık olarak satın alınan hayvana, daha sonra başkaları ortak edilebilir mi?
Büyükbaş hayvanlar bir kişiden yedi kişiye kadar ortak olarak kurban edilebilir. Böyle bir hayvan, yedi kişiye kadar ortak olarak satın alınabileceği gibi, alındıktan sonra veya elde bulunan büyükbaş hayvana yedi kişiyi geçmemek kaydıyla başkaları da ortak edilebilir (İbnNüceym, el-Bahru'r-Râik, VIII, 198). 
Bunun için bütün ortakların razı olması gerekir (Fetâvây-ı Hindiyye, Daru'l-Fikr, 1991, V, 305). 
EbûHanîfe'den bu konuda, aksi yönde bir görüş de rivayet edilmiştir. Bu bakımdan ihtilaftan kurtulmak için kurbanlık hayvan alınırken ortakların kesin olarak belirlenmesi daha iyi olur (Merğinânî, el-Hidâye, IV, 72). 
Fıkıh kaynaklarında, kurban kesmek kendisine vacip olmadığı halde kurbanlık için büyükbaş bir hayvan alan kimsenin ise, daha sonra kendisine ortak kabul etmesinin caiz olmadığı, çünkü vacip olmadığı halde kurbanlık satın almakla onu bütünü ile kendine vacip hale getirmiş olduğu ifade edilmiştir (Kâsânî, Bedâiü's-sanâî, V, 72).
Kurban kesmek yerine sadaka vermekle bu ibadet yerine getirilmiş olur mu?
İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Hayvanın kesilmesi kurbanın rüknüdür (Kâsânî, Bedâiü's-sanâî, V, 66). Her ibadetin bir yapılış şekli vardır. Kurban ibadeti de ancak kurban olacak hayvanın usulüne uygun olarak kesilmesiyle yerine getirilebilir (Fetâvây-ı Hindiyye, V, 291). Bedelini infak etmek suretiyle, kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz. 
Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) de, kurban meşru kılındıktan sonra her yıl bizzat kurban kesmek sureti ile bu ibadeti yerine getirmiştir (Buhârî, Hac, 117, 119; Müslim, Edâhî, 17). 
Hz. Peygamber (s.a.s.); kurban bayramında, Allah katında en sevimli ibadetin kurban kesmek olduğunu, kurbanın kesilir kesilmez Allah katında makbul olacağını ve kurban edilen hayvanın her bir parçasının kişinin hayır hanesine kaydedileceğini ifade etmiştir (Tirmizî, Edâhî, 1; İbnMâce, Edâhî, 3). 
Allah Teâlâ'nın rızasını kazanmak niyetiyle, karşılıksız olarak fakir ve muhtaçlara yardım etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak da Müslüman'ın önemli vazifelerinden biridir. Zaruret derecesinde ihtiyaç içerisinde bulunan kimseye yardım etmek dinimizde farz kabul edilmiştir. Ancak, bu iki ibadetin birbirinin alternatifi olarak sunulması doğru değildir. Bu sebeple kesme olmadan hayvanı, sadaka olarak bir kişiye vermek kurban yerine geçmez (İbnÂbidin, Reddu'l-Muhtâr, VI, 313). Aynı şekilde kurban bedelini de yoksullara ya da yardım kuruluşlarına vermek suretiyle, kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz (Serahsî, Mebsûd, Beyrut, 2000, XII, 23).
Akika, adak, udhiyye ve nafile kurbanlar için aynı büyükbaş hayvana ortak olunabilir mi?
Ortak kesilen kurbanlarda, hissedarlardan her birinin kurbanlarını aynı maksat için kesmiş olmaları gerekmez. Ortakların her birinin ibadet niyetiyle katılmış olması kaydıyla bir kısmı udhiyye, diğer bir kısmı ise adak, akîka, nafile kurbanı olarak niyet edebilirler (Kâsânî, Bedayî, V, 71).
Bir grup oluşturarak aralarında para toplayıp Hz. Peygamber adına kurban kesilebilir mi?
Dinimizde insanların bir grup oluşturarak aralarında para toplayıp Hz. Peygamber (s.a.s.) adına kurban kesmeleri şeklinde bir uygulama yoktur. Bunun, yapılması gereken bir ibadet gibi görülmesi doğru değildir. Çünkü Allah ve Rasûlünden nakledilmeyen bir uygulamayı ibadet gibi telakki etmek ve ona dînîlik vasfı vermek bid'attir. Her bid'at de Hz. Peygamber (s.a.s.)'in nitelemesiyle dalâlettir (Müslim, Cuma 44; EbûDâvûd, Sünnet 6; Tirmizî, Mukaddime 16). 
Hz. Ali'den rivayet edilen "Rasulullah (s.a.s.) (sağlığında) kendi yerine bir kurban kesmemi vasiyet etti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum." (EbûDâvûd, Dahâyâ, 2; Müsned, I, 107, 149) şeklindeki haber, bu uygulamaya delil olamaz. Çünkü Hz. Ali kurbanı kesme gerekçesi olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in kendisine bunu vasiyet etmesini göstermiştir. Dolayısıyla bu hadis, eğer vasiyeti yoksa ölü adına kurban kesileceğine delalet etmez.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.