Haber Girişi : 20 Şubat 2018 11:21

Kıvılcım olarak gitmiş, alev olmuş Türk bilim insanı: Canan Dağdeviren

Kıvılcım olarak gitmiş, alev olmuş Türk bilim insanı: Canan Dağdeviren
Başlıktaki cümle, Sadi Irmak'ın Atatürk'ten Anılar eserinden öğrendiğimiz Mustafa Kemal'in telgrafında yer alan bir ifade. Söz konusu olay, henüz çok genç cumhuriyetin Avrupa'ya talebe göndermeye karar vermesi ve İstanbul Üniversitesi'ne bu amaçla duyurular göndermesi ile başlıyor. 
İlandan, İstanbul Üniversitesi'nde öğrenim gördüğü sırada haberdar olan Sadi Irmak da eğitim görmek için Avrupa'ya devlet bursuyla gönderilecek 11 kişiden biri olarak seçiliyor. Ancak, savaşın henüz sarılmamış yaraları, devletin Lozan Barış Antlaşmasını imzalamakla girdiği diplomatik süreç düşünüldüğünde, yurtdışına öğrenci göndermenin savaş gazisi Anadolu için en büyük lükslerden olması, herkesin bu ilanlara kuşkuyla yaklaşmasına neden oluyor. 
Sadi Irmak da bu endişelerden nasibini almış onlarca insandan biri. Irmak, kendi anılarında aktardığı üzere: ''Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı?'' düşünceleriyle Berlin Üniversitesi'ne doğru yola çıkmak üzere gittiği Sirkeci Garı'ndan dönmek üzereyken bir posta müvezziinden adına telgraf olduğu haberini alıyor. Telgraf Mustafa Kemal imzalı, tek cümle: ''Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.''
Sanayi bakanı Şahap Kocatopçu, ilk Türk endüstri mühendisi Adnan Erkmenol, ilk sanat tarihçisi Oktay Aslanapa, ünlü tarihçi Afet İnan ve daha niceleri, Atatürk'ün Türkiye'nin dört bir yanından farklı zamanlarda Avrupa'nın farklı yerlerine eğitim görmeleri için kıvılcım olarak gönderdiği ve alev olarak geri dönen Türk bilim insanları… 
Türkiye'deki üniversitelerin kurulmasında ve akabinde bilimsel çalışmalarda önderlik eden bu insanların; genç cumhuriyetin henüz kurumamış betonunda bıraktıkları izlerin, bugün Türkiye'den dünyaya açılmış bilim insanlarının bazıları tarafından takip edildiğini görmek mümkün. 
Türkiye'den Illinois Üniversitesi'ne bir kıvılcım olarak giden ve şimdilerde bir alev olmuş bu bilim insanlarından biri de Canan Dağdeviren. Medikal teknoloji alanında çalışarak kalp rahatsızlıkları için pilsiz çalışabilen giyilebilir bir alet geliştiren, 10 saniyenin altındaki ölçümlerle cilt kanserini teşhis edebilen cihazın mucidi Dağdeviren, yaptığı tüm işleri ''az zamanda çok işler başaran'' Türk milletinden esinlenerek yaptığını dile getiren bir Türk bilim kadını. 
Genç yaşında tıpta çığır açan çalışmalarıyla, sevecen kişiliği, laboratuvarda takım arkadaşlarına ikram ettiği Türk kahveleri, lokumlarıyla uluslararası platformda topladığı takdirin yanında; Dağdeviren, 11 Şubat Uluslararası Bilim'de Kadın ve Kız Çocukları Günü dolayısıyla BM genel kurulunda yaptığı konuşmada kendi hikâyesi üzerinden evrensel insani değerlere yaptığı vurgu ile bilimin evrenselliğine dikkat çekmişti. 
Doktor Dağdeviren, konuşmasında dizayn ettiği bio-medikal cihazların özelliklerinden bahsederken günümüz tıp dünyasının hantal, sert,kullanımı zorlaştıran cihazlarının yanında kendisinin çalışmalarının esnekliğini, yüksek uyum kapasitesini ve çok-yönlü fonksiyon gösterebilmesini kadın doğasıyla bağdaştırarak; dünyada da Türkiye'de de sıkça gündeme gelen kadın erkek eşitliği konusuna da vurgu yapmayı ihmal etmemişti. Dağdeviren'in konuşmasının en çarpıcı yönlerinden biri de konuşmasının sonundaki ''Eğer birgün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin'' özdeyişiyle gönderme yaptığı ve en büyük motivasyon kaynağı olduğunu söylediği Atatürk vurgusuydu kuşkusuz. 
Harvard Genç Akademi delegesi seçilerek bu delegasyona seçilen ilk Türk bilim insanı olma başarısını elde etmiş Dağdeviren; deneylerinden, görev yaptığı MIT'deki görevlerinden fırsat bulduğu zamanlarda, Türkiye'ye uçarak Türk gençlerine sesleniyor ve şu çok net mesajı veriyor: ''Bu coğrafyadaki gençlerin başarısız olmak gibi bir lüksü yok.'' Bu yoğun temposunda birbirinden farklı organizasyonlara, televizyon programlarına, skype bağlantılarına katılan bilim insanının bu tavrının arkasındaki motivasyonu ise yine kendi belirtiyor: ''Önceleri yalnızca sevginin ve bilginin paylaştıkça arttığına inanırdım, artık başarının da paylaştıkça arttığını fark ettim.'' Nobel Akademisi'nin genç bilim insanları için verdiği ödüle layık görülen Dağdeviren, ödülü alırken kişisel başarısının yanında Stockholm'de Türkiye'yi temsil etmek gibi gururlu bir göreve sahip olduğunu söylüyor ve nihayetinde aldığı tüm ödülleri ''güzel ülkemin güzel çocuklarına ve gençlerine armağan ediyorum'' diyerek bilimin evrenselliğiyle Türkiye sevgisini nasıl harmanladığını göstermiş oluyor. 
Genç yaşta verilmesi gereken bilimsel farkındalığa, gençlerin soru sorması, daha çok sorgulaması gerektiğine her seferinde dikkat çeken Canan Dağdeviren, Türkiye'deki gençlerin vizyonlarını genişletmek için başlatacağı çalışmaların da müjdesini vermekten geri durmuyor. Dağdeviren, bir nevi kıvılcım olarak ayrıldığı Türkiye'ye alev olmuş olarak dönmüş oluyor. Sanıyorum ki, yazının başındaki Sadi Irmak anekdotu ve Canan Hoca'nın başarılarından yalnızca bir kısmına yer verilen bölümün ortak noktaları kendini gösteriyor. 1920’lerden günümüze uzanan süreçte; aradan geçen 95 yılı aşkın zamanda, yeniden ve her seferinde yeni baştan çizilen ülke sınırları, birçok devlet adamları, ideolojiler ve yıkımlar… 
Nihayetinde, Sadi Irmak da Canan Dağdeviren de sürekli değişim içinde olan dünya düzeninde kimi kilometre taşlarının sembolü niteliğinde. Başta bilimde erdemin, yani bilginin ahlakının… 
Canan Dağdeviren, kendini ''insan kalmayı hayal eden bir bilim emekçisi'' olarak tanımlıyor. Sonra doğduğun, büyüdüğün topraklara, hayatına dokunduğun insanlara olan karşı konulmaz tutkunun, belki de vefa borcunun... 
Sadi Irmak'ın da Canan Dağdeviren'in de başarı hikayeleri; bir toplantıda, mühendislik alanında yaptığı çalışmaları, görev aldığı kürsüleri duyduktan sonra ''Sizi Türkiye'ye geri getiren sebep neydi hocam?'' diye sorduğumda ''Yaşınız daha genç anlayamamanız normal, vatan başka bir şey çocuklar'' cevabını aldığım kıymetli bir bilim insanının sözlerini hatırlatıyor bana. 
Bilimin mutlak evrenselliğinin, motivasyon kaynağı olarak memleket sevgisiyle birleşmesi…Ayrım göz etmeksizin insanlığa katkıda bulunurken, sana can veren coğrafyanın kalkınmasında, gelişmesinde bir payın olduğunu bilmenin haklı gururu, bu kadar hurafenin batılın arasında hakikati söylemenin dayanılmaz hafifliği… 
Aziz Sancar'ların Canan Dağdeviren'lerin Türkiye ile kopmayan bağlarının altındaki nedenlerin bazıları yukarıda sıralananlar belki de. Bugünkü karanlıkların sebebi mürşitlerin müritsiz kalması ve hayatta en hakiki mürşidin ilim olduğunun hatırlanması için Aziz Sancarların, Canan Dağdeviren'lerin sayısının artması dileği ile..

Etiketler : rabia
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.