Haber Girişi : 11 Mart 2016 11:23

İSTİKLÂL MARŞININ ORTAYA KOYDUĞU RUH

İSTİKLÂL MARŞININ  ORTAYA KOYDUĞU RUH
Her milletin bir "millî marşı" vardır. Bunların bir kısmı, ya krala övgüdür, ya da basit bir ülke methiyesidir. Bizim milletimizinki ise, İstiklal Marşı'dır.
Bu marş, milletimizin kahramanlık destanıdır. Onu benimseyen, dikkatle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller, millî şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına varırlar.
İstiklal Marşımız milletimizin ruhunu, tarihini, ideallerini aksettiren ölmez bir değerdir.
İstiklal Marşımız, İstiklal harbinin yapıldığı sırada yazılmıştır. O günleri yaşamayanların bunu anlaması zordur. Herkes nefsine ait her şeyden vazgeçmiş, memleketin kurtuluşundan başka bir şey düşünemez olmuş, şahsî emeller bir tarata itilmiş, bütün fikirler bir noktada toplanmıştı: Hak ve İstiklal
Düşman güçlü ve acımasızdı. Ülke ise harap ve bitap! Yediden yetmişe herkes mücadele etmek zorundaydı. Düşman sadece cephelerde değil, içimizden de bizi parçalamak istiyordu. Gün geçmiyordu ki, bir tarafta tefrika çıkmasın! Akif bu durumu en iyi idrak edenler arasındadır. O, Millî Mücadele'ye daha başlangıçta katılmış, muhtelif vilayetleri dolaşarak halkı irşat etmiş, karanlık gönüllere ışık tutmuş, ruhlara ümit, heyecan ve kuvvet aşılamıştır. Yine Akif çok iyi biliyordu ki:
"Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, 
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez..."
Yine çok iyi biliyordu ki:
"Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır."
Milletimiz büyük bir millettir. Bu millet, ezelden beri hür yaşamış, dağları yırtmış, kükremiş seller gibi bentleri çiğneyip aşmış bir millettir.
Bu millet, gittiği her yere insanlık, adalet götürmüş, zulmü alkışlamamış, Hakkı tutup kaldırmış bir millettir.
Bu millet atiyi karanlık görüp azmi bırakamazdı. Feryadı bırakıp kendine gelmesi gerekiyordu. Çünkü buna ayıracak zamanı yoktu. 
Ama ona bunu hatırlatacak birisi lazımdı. Onun için, Akif, dört koldan saldıran düşmanın verdiği endişelerle biraz ümitsizleşen milletine şöyle sesleniyordu:
"Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak:
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O, benim milletimin yıldızıdır, parlayacak,
O, benimdir; o benim milletimindir ancak!"
Bu ses elinden silahları alınmış, hürriyet ve istiklal için, dişiyle tırnağıyla boğuşan, Allah' tan ümit kesmeyen ve bu imanla zaferin yakınlığını müjdeleyen bir sestir.
Bu ses, milletimizin topyekûn mücadele ve barışseverlik ruhunun sesidir.  Bu ses, Fatihlerin, Ulubatlıların, Yavuzların Bedr'inarslanlarına eş gösterilen Mehmetçiklerin sesidir.
Bu ses, kocasını ve oğlunu savaşa gönderip, kendisi de sırtındaki çocuğuyla birlikte, cepheye mermi taşıyan örnek anaların sesidir.
Bu ses, horlanmak, incitilmek, unutulmak istemeyen, kanlarıyla karış karış vatan toprağını sulayan aziz şehitlerimizin sesidir.
Bu yüzden Akif, İstiklal Marşı'nı milletine armağan etmiş, verilen mükâfatı da almamıştır. Çünkü bu marşı yazan asıl şairin, millet olduğuna inanmıştı.
Aslında İstiklal Marşı için sadece şiir aranmıyordu. Yarışma için gönderilen 724 şiirin arasından hiç birisi beğenilmemişti. Aranan şiir değil, destanlaşmış bir ruhtu. Milletin ruhu... Hür yaşamış milletin ruhu.
Akif milletini ve asrı çok iyi tanıyan bir mütefekkirdir. Dolayısıyla fikirleri her zaman taze kalacaktır.
Akif, medeniyet diye dünyaya takdim edilen emperyalizmin, köleleştirme hareketinin karşısındadır. Bugün bile, bu medeniyetin tutar tarafını bulmak mümkün değildir.
Bu medeniyetin insanlığa sunduğu şey, korku, zulüm ve savaştır.
Gidin Uzakdoğu'ya... Dolaşın Afrika'yı, Akdeniz kıyılarını... Orta Asya'yı, Ortadoğu'yu, Orta Avrupa'yı...Daha aşağıya? Daha yukarıya... Sağa, sola göz gezdirin... Her tarafta Akif'in kastettiği medeniyetin korkunç ve anarşist çehresini görürsünüz. Onun için İstiklal Marşı yazarımız kininde ve nefretinde haklıdır... Öyle sanıyoruz ki, Akif'in düşman olduğu medeniyete, sırf adından dolayı ilgi duyacak, sağduyu sahibi birisi de çıkmaz. Çünkü dikkat çekilen bu medeniyet, insanlığa acı çektiren, gözyaşı döktüren medeniyettir.
Diğer taraftan İstiklal Marşı bizim eğitim felsefemizdir. Bu felsefe, başta barış, insanlık, adalet, ümit, hak ve İstiklal felsefesidir.
İstiklal Marşı'nda, yeni nesle göstereceğimiz bütün idealler mevcuttur. Onun için bu ideali en iyi şekilde yaşatmalı ve öğretmeliyiz.
Yine iyi bilmeliyiz ki, İstiklal Marşı, milleti asırlarca ayakta tutacak sağlam, derin ve tarihî mısralarla örülmüştür.
"Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı bütün varımı alsın da Huda, Etmesin, tek vatanımdan beni dünyada cüda."mısraları, şiir ve mısra haline konulmuş ve şehit kanlarıyla yoğrulmuş vatan toprağıdır.
İstiklal Marşımızda zikredilen, Hak, İstiklal, Bayrak, Vatan, Ezan ve ümit, var olma savaşımızın hareket noktasıdır. Bu milletin ve bu gençliğin, Millî Marşı'mızda gösterilen hedefleri hiç bir zaman unutmaması gerekir. Ve yine unutmaması gerekir ki:
"Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet. 
Hakkıdır, Hakka tapan milletimin istiklal."

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.