Türkiye Perakendeciler Federasyonu yine farkını ortaya koydu…
Rivayet olunur ki, toplam nüfusu on milyonu bile bulmayan İsviçre’de, kırk milyon örgütlü insan var.
Nasıl oluyor?
Şöyle:
Bir insan aynı zamanda, birden çok sivil toplum örgütüne üye…
Bu, aynı zamanda demokrasi skalasıdır.
Örgütlü toplum, kendi yaşam biçimini belirleme noktasında karar vericidir…
Ferdi planda hak aramak, çok zor ve meşakkatli bir iştir.
Örgütlenip hep bir ağızdan aynı talepte bulunmak yahut da itiraz etmek ise, bambaşka bir sonuç doğurur.
Besbelli ki vaktiyle illerdeki mahalli zincir marketler de, bir ihtiyaca binaen örgütlenme ihtiyacı duymuşlar:
“Türkiye Perakendeciler Federasyonu”
Üç harfli marketler yok burada…
Yalnızca illerde birden çok marketi olan işletmeler...
Federasyon çatısı altında buluşmuşlar. Hal böyle olunca da hem sesleri gür çıkıyor hem de siyaset üzerinde etkili oluyorlar.
Ömer Düzgün bu yola, Türkiye Perakendeciler Federasyonu Erzurum Şube Başkanı olarak yola çıktı.
Birkaç yıl sonra da, federasyon başkanı oldu.
Ömer Düzgün’ün başkan olmasıyla birlikte, federasyonun adı öyle bir duyuldu ki sormayın gitsin.
Yaptığı açıklamalar ülke gündemi oldu, çalışmaları siyasetçilerin dikkatini çekti…
Üyelerin seslerini duyurdukları bir platforma dönüştü.
Perakendeciler Federasyonu, üretici ile tüketici arasındaki en mühim bir köprü ya da kavşak…
Yegane amacı, üreticiyi de tüketiciyi de aracılara ezdirmemek…
Ne derece başarılı oldular bilemem, ama bu uğurda mücadele edip durmaktalar.
…
Geçen hafta, kıymetli dostum Ömer Düzgün’ün nazik daveti üzerine İstanbul’daydım.
Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun Haliç Kongre Merkezi’ndeki fuarına katıldım.
Geçen yıl da gitmiştim. Lakin bu yıl, geçen senekine göre çok daha kapsamlı ve görkemliydi.
Yurdun dört bir tarafından binlerce yerel market sahibi, ülke çapında bilinen ünlü markalar, alanında uzman konuşmacılar, siyasetçiler, gazeteciler ve sanatçılar oradaydı.
Ünlü markalar ürünlerini tanıtıyor, market sahipleri de tercih yapma imkanı buluyordu.
Federasyon Başkanı Ömer Düzgün’ün açış konuşmasıyla başladı fuar…
Dolu dolu bir konuşma yaptı.
Sorunların altını tek tek çizdi, ama ucuz siyaset yapmaya tenezzül etmedi.
(Gerçi o konuşmasında, kendisinin marketlerin Pazar günleri kapansın şeklindeki teklifine değinmedi ama…)
Tarlada kilosu beş lira olan bir ürünün markette elli liraya satılmasının nasıl önüne geçilebileceğini rasyonel bir biçimde dile getirdi.
Ömer Düzgün, dersine çok iyi çalışmış, araştırma yapmıştı… Batı ile kıyas yapacak tablolar çıkarmıştı.
Altını kalınca çizerek, küçük esnafın özellikle de bakkalların korunup kollanması gerektiğini adeta haykırarak söyledi.
Gündemde yoktu ama…
Görünen o ki, büyük marketlerin Pazar günleri kapanma teklifine sıcak bakmaları olası değil.
Buna rağmen Haliç Kongre Merkezine akın eden yerel marketlerin sahipleri dünden razı:
“Pazar günleri kapatalım.”
Nereden mi biliyorum?
Onlarca market sahibiyle birebir sohbet ettim de oradan biliyorum.
Bursa’dan bir zincir market sahibi şöyle dedi:
“Biz para kazanıyoruz. Ama mesele sadece bizim kazanmamız değil. Şehirlerimizdeki bakkal da küçük esnaf da kazanmalı ki toplumsal huzur tesis edilsin. Bu yüzden marketler Pazar günleri kapalı olursa bizler bunu ayakta alkışlarız.”
Türkiye Perakendeciler Federasyonu’nun binlerce üyesi var.
Bu üyelerin tamamı da belli bir eğitime, kültüre ve mahallinde söz söyleme hakkına sahip…
Hal böyle olunca siyaset bu federasyona burun kıvıramıyor.
En üst düzeyde temsilciler fuarda hazır bulunmuştu.
Ömer Düzgün, açılıştan sonra Bakan Yardımcısı’yla stantları gezerken, ayrım yapmaksızın her markanın önünde durdu.
Her üreticiyi ayrı ayrı övdü.
Muhteşem bir sese sahip olan Yıldız Tilbe de oradaydı, konser verdi.
Birbirinden beter potlarına rağmen yine de sevimliydi.
Ben beklerdim ki, içinde Erzurum geçiyor diye İstanbul Valisi Davut Gül de gelirdi.
Vali Bey orada yoktu. Belediye başkanı da yoktu. Erzurum’dan siyasetçi ise, hiç mi hiç yoktu.
Buna rağmen salonda iğne atsan yere düşmezdi.
(Her ne kadar tadımlık ikramlar kıymet mahrumuyduysalar da gene de genel görüntü iyiydi.)
Ömer Düzgün, yerelden çıkıp ulusal çapta bir isim olmayı başardı…
Bize düşen de, Ömer Düzgün’ün bu çıta yükseltmesini alkışlamaktır.
Haliç Kongre Merkezi’nde binlerce kişiye hitap eden bir hemşerimiz vardı…
Birilerini bilmem, ama ben duygulandım.