Bazı dostluklar var ki, aradan kaç sene geçerse geçsin tazeliği ve değeri azalmaz…
Bazıları da vardır ki, size dost olarak yakınlaşırlar ve tilki kurnazlığıyla oyun üstüne oyun kurarlar.
Ve lakin bilmezler ki, alayının postu çarşıda kürk namıyla satışa çıkar.
Neyse…
Tilkilerden ve Çakallardan değil de kurtlardan söz edelim bu yazıda…
Kafkaslarda meşhur bir söz vardır:
“Hikayeyi tilkiden dinlersen eğer, kurda düşman olursun.”
Gelin en iyisi mi biz bu hikayeyi tilkiden ya da çakaldan dinlemeyelim…
Orijinali var elimizde çünkü…
Adı Cengiz Aydemir…
Samsunlu dar gelirli bir ailenin çocuğu…
Kıt imkanlara rağmen ilk ve orta öğretim tahsilini tamamladı.
Sıra üniversiteye gelmişti. Üstelik Ankara’da okuması gerekiyordu.
Ne Cengiz ne de ailesi mücadele etmekten yılmadı; tüm şartları zorladılar.
Ve Cengiz, Ankara Hukuk Fakültesini bitirdi.
Birçok şehirde görev yaptı, sonunda bir gün yolu Erzurum’a düştü.
İşte o vakit tanıdım kendisini…
Seksenli yıllarda Erzurum’da, Adil Acar namında bir hakim vardı.
Bir insanın yaptığı meslekle isminin uyuştuğu bir kimse varsa, işte o Adil Beydi…
Cengiz Aydemir de tam anlamıyla o…
Seçilmeseydi de durum değişmezdi, ama iyi ki seçildi…
Cengin Aydemir, Hakimler ve Savcılar Kurulu üyeliğine seçildi.
Meclis tarafından üstelik…
İdare mahkemelerinden başlayan görevini, Danıştay’a taşımıştı.
Danıştay hakimiydi yani…
Sonra, Meclis tarafından Hakimler ve Savcılar Kurulu’na seçildi.
Layık mıdır?
Evet…
Fazlası var, eksiği yok. Dolayısıyla layıktır.
Cengiz Aydemir kimdir?
Cengiz Aydemir, çok iyi bir hakim olmasının yanısıra, çok esaslı bir vatanperverdir.
Onun elindeki hiçbir dosyada, adaletten öte bir karar çıkmaz.
Gün oldu O’nu sürdüler, gün geldi mevki verdiler.
Duruşunu hiç değiştirmedi.
“Devletim beni nerede görmek isterse ben orada olurum” dedi.
Devlet, şimdi O’nu yargının üst kurulunda görmek istedi…
Ne de iyi etti…