ASAYİŞ Haber Girişi : 27 Mayıs 2009 23:50

Hafızlığa Kestanepazarı Modeli

Hafızlığa Kestanepazarı Modeli

Yatılı Kur?an Kursları, Kur?an ve Hafızlık eğitiminin bel kemiğidir. Burada yetişen öğrenciler, eğer diğerlerinin içinden sıyrılmayı becerebilirlerse hafızlık yaptıktan sonra dışarıdan İmam Hatibi hatta İlahiyatı bitirerek Diyanet?in kadrolarına atanabilirler. Yani birkaç yıl sonra şu anki hocalarının konumuna gelebilirler. Bu yüzden yatılı öğrencilere, bu öğrenciler içerisinden de hafızlara ayrı bir önem vermek gerekir.

Bazı kurslara bakıyorum hafızların durumu içler acısı, tek yaptıkları şey kuru ezber. Kuran?ın muhtevasına dair onlara hiçbir şey anlatılmamış. Hatta gençler o kadar ezbere şartlanmışlar ki kendilerine verilmek istenen din derslerini bile gereksiz görüyorlar. Onların gözünde hafız olmak günlük derslerini ezbere okumaktan ibaret. Hangi sure nerede inmiş, ne anlatmış, ezberlediği ayetin manası, tefsiri neymiş umurlarında değil. Zaten onlardan bunu isteyen de yok, ?Falanca cüzün bilmem kaçıncı yaprağı? tüm bilgi bu.

Oysa Kur?an bir derya, biz hafızlara damla sunuyoruz. Zannediyoruz ki Tefsirden, Fıkıhtan bahsetsek gençlerin zihinleri karışacak, ilgileri dağılacak. Kuru hafızlık akıla da gönüle de yük. Hafızlarımız, hepsinin değil de bazı ayetlerin iniş sebebini, manasını, tefsirini bilseler bu ayetleri daha kolay hatırlar, günlük hayatta daha kolay kullanırlar.

Halkımız ?Hafız? deyince karşısındakini ?Hoca? zannediyor, kalkıp ona soru soruyor. Neden? Çünkü hafız sıfatı halkımızın gözünde Kuran?ı kuru kuruya ezbere bileni değil, içindekini de bileni çağrıştırıyor.

Ben çok kez şahit oldum, öğrenciler bana gelip: Hocam, köydeki kadınlar bize dediler ki ?Siz hafızsınız, bize sohbet edin bize dini anlatın?. ?Ee, anlatın? dedim ben de. Öğrenciler itiraz ettiler ?Hocam biz bir şey bilmiyoruz ki!?

İçler acısı değil mi? Kuran?ın tamamını bilen bir hafız üç beş kadını karşısına alıp ilmihalden sohbet edemeyecek, hadislerden örnekler veremeyecek, peygamberinin hayatını aktaramayacak. Bu nasıl bir çelişki?

Bundan daha kötü bir haber vereyim mi size. Ne yazık ki pek çok hafız yüzüne sınıfından sonra tecvid dersi görmüyor. Kuralları zihninde kaldığı kadar uyguluyor. Meal gunneymiş, bila gunneymiş hak getire. Ezbere gidiyor, bu da galete sebep oluyor.

Bence hafızlık iki kola ayrılmalı: 1) Normal hafızlık: Bu günümüzdeki sistem. Belki bilgisayar desteği ve din dersleriyle kuvvetlendirilebilir. 2) Akademik hafızlık: Her şehirde ya da pilot şehirlerde özel hafızlık yatılı kuran kursları olsun. Bu kurslara o şehrin ve ya o bölgenin yüzüne öğrencilerinden en başarılıları, hafızlık yapmaya ve okul okumaya en müsait olanları seçilsin. Öyle torpil değil gerçek bir seçimden bahsediyorum. Bu gençler alanında ?donanımlı? hocalar tarafından özel olarak yetiştirilsin. Bu hafızlara Temel İslam Bilimleri olan Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam verilsin. Sadece bunlar değil Edebiyat, Hitabet ve Adab-ı Muaşeret dersleriyle de donansınlar. Zihinleri doyurmak yetmez ruhları da beslemek gerekir. Muhakkak ki her öğrencinin en az İmam Hatibi bitirmesi sağlansın. Üniversite için onlara maddi manevi destek çıkılsın. Hatta gerekli mercilerle konuşulup eğitimini dışarıdan bitirmiş bu hafız öğrenciler için ilahiyat fakültelerinde ek kontenjan açılsın.

Tüm bu çabalar neden?

İki şeyden dolayı: 1) Gerçek bir hafız nasıl olur göstermek için. 2) Diyanete ileriki yıllarda Kuran Kursu hocası, İmam Hatip, Vaiz, hatta Müftü istihdam etmek için.

Bu projeyi bu gün İmam Hatip liseleri İstanbul?da başlattı. Kendi içlerinden tabiri caizse süper öğrencileri toplayıp akademisyenlik için hazırlıyorlar.

Kuran Kursları arasından da bu çalışmaya yakın çalışmalar yapanlar var; mesela Kestanepazarı Kuran Kursu.

Neden her şehrin bir Kestanepazarı olmasın?