ERZURUM Haber Girişi : 05 Ocak 2017 10:08

Erzurum'daki şifalı sular ve kaplıcalar -2

Erzurum'daki şifalı sular ve kaplıcalar -2
Erzurum'un sıcak sularını incelediğimizde önemli bir potansiyele sahip olduğumuz ve bu potansiyeli maalesef kullanamadığımız ortaya çıkıyor.
Erzurum'un sıcak sularını incelediğimizde önemli bir potansiyele sahip olduğumuz ve bu potansiyeli maalesef kullanamadığımız ortaya çıkıyor. Dünya, bu kaynağı konut ısınması, yol ısıtması (kar temizleme), elektrik üretimi, balıkçılık, seracılık, sağlık turizmi gibi çok farklı alanlarda kullanırken bizim sıcak sularımız tabiri caizse boşa akıyor. Sıcak su kaynaklarımızı sadece kaplıca amaçlı kullanabiliyoruz. Onun da kullanımı yanlış, ona da geleceğim.
Erzurum'da kaplıca denince akla Pasinler ve Aziziye (Ilıca) kaplıcaları gelir. En bilinenler onlardır. Sonra Köprüköy'deki Deli Çermik gelir akıllara. Onun dışındakiler ise sadece bölge halkı tarafından bilinir durumdadır. Bölge halkı da bu kaplıcalardan ilkel koşullarda yararlanabilmektedir. 
Sıcak suların kaplıca olarak kullanıldığı yerlerde (tesisleştirilen yerlerde) ise aslında sağlık turizmi anlamında değil hamam hizmeti almak amacıyla kullanıldığını görmekteyiz. Bunun da temel sebepleri halkta kaplıca bilincinin oluşmamış olması, bu bilincin aşılanması için çalışma yapılmamış olması, yerel yönetimlerin bu tesisleri amacına uygun kullanma girişiminde olmamalarıdır. Bu anlamda kabuğunu kırabilen tek belediyemiz Aziziye Belediyesidir. 
Tesisleşme sorununu önemli ölçüde aşan ve güzel hizmetler vermeye çalışan Aziziye Belediyesinin en büyük sorunu halkın yönetimle aynı ufukta olmamasıdır. Zira kaplıca kullanımı yıkanma, içme gibi yöntemleri içerirken bizde halkın olaya vakıf olmaması sebebiyle sadece hamam amaçlı kullanıldığını görmekteyiz. Tarladan çıkıp eve giderken terini, kirini temizlemek amacıyla kaplıcaya giden vatandaş, duş almadan havuza girdiği için vücut kiri suyun kirlenmesine sebep oluyor ve sudaki bakteri oranının artmasını beraberinde getiriyor. Şifa amaçlı gelen vatandaş da bu amacına ulaşamıyor. Bununla ilgili çalışmalar yapmaya çalışan belediye, sorunu aşabilmek için çırpınsa da bunun gerçekleşebilmesi için profesyonel yardım alması gerekiyor. Bu konuda da gerek el ilanları gerek televizyon kanallarında ve sosyal medya ortamında paylaşılacak kamu spotu formundaki kısa metrajlı filmler gerekse uzmanlar tarafından televizyon kanallarında program yapmak, konferanslar vermek ve gazetelerde yazmak halkın bilinçlenmesindekatkı sağlayacaktır. Bu vesileyle de il çapındaki diğer kaplıcalarda da aynı sorunun çözülmesi açısından önemli mesafe kaydedilecektir. 
Burada bir noktanın daha altını çizmek istiyorum: Kaplıcaların suları da içilebilmektedir. Tadı içtiğimiz normal sulardan biraz farklı olduğu için genelde önyargılı davrandığımızdan bunu yapmıyoruz ancak aslında suyun çeşme tarzında dışarıya verilmesi ve şifa bulmak amacıyla kaplıca gelen kişilerin de bu sulardan içmesi de gerekebilmektedir. 
Bölgesel kalkınmada kaplıcaların kullanımı bilinçlendirme çalışmaları yapmak ve tesislerin modernizasyonunu gerçekleştirip tanıtmak suretiyle önemli bir görev üstlenecektir. Özellikle Bergama, Kızılcahamam, Afyon, Kütahya, Bolu, Sivas gibi sivrilmiş olan örnekler incelenip o form yakalanırsa otelcilik ve pansiyon işletmeciliği bölgede önemli maddi gelir sağlayacaktır. Bazı yerlerde vatandaş dışarıdan gelen ziyaretçilere evlerinde bir oda ayırıp kiracı olarak onları ağırlayabilmektedir. Çünkü kaplıcadan şifa amaçlı faydalanma işi bir kere değil günde iki hatta üç kere suya girmek ve en az bir hafta bu işlemiş devam etmesi şeklinde süren bir tedavi etkinliğidir. Bununla birlikte diğer alanlar da (lokantadan tutun hediyelik eşya ve süt ürünlerine kadar birçok alan) bu durumdan olumlu etkilenecektir. 
Burada bir başka sorunumuzu daha özellikle vurgulamak gerekiyor: Maalesef Erzurum'da esnaflık, hizmet sunumu oldukça kötü durumdadır. Bu anlamda oda başkanlarımız Ahilik Haftası'nda açıklamalar yapmanın ve cami avlusunda yiyecek ikramında bulunmanın ötesine geçip gerek sektörlerindeki sorunların çözümleri için gerekse sektörlerine yönelik gelen şikayetlerin çözümü için lafta değil özde çalışmalar yürütmelidirler. Ne demek istediğimi herkes anlamıştır. Örneğin sanayi esnafının vatandaşa yaptığını herkes bilmekte ama kimse sorunu çözmek için elini taşın altına koymamaktadır. 
Kafeterya, restoran, otel gibi işletmelerde (turizme yönelik işletmelerde) eğitimsiz personelin kullanılması da turizmin gelişmemesinde önemli bir sorundur. Asıl garip olansa şehrimizde Turizm Meslek Lisesi, Turizm Meslek Yüksekokulu, Turizm Fakültesi olmasına rağmen turizmin gelişmemiş olmasıdır. İşletmecilerin olaya vakıf olmamaları, kısa vadeli düşünmeleri, kısa yoldan köşe dönme düşüncesi, sigortasız personel çalıştırma gibi sebepler yüzünden bu okullardan yetişen gençlerimiz ya başka şehirlere göç edip mesleklerini oralarda icra ediyorlar ya da şehrimizde kalıp başka alanlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Eğer bu şehirde turizm sektöründen kalkınma sağlamak gibi bir niyet varsa kış sporlarından sağlık turizmine kadar birçok alanda kalifiye personel çalıştırılmalıdır. Ne demek istediğimi arif olanlar anlamışlardır. Hatta ben biraz daha ileri gidip turizme yönelik işletme açacak kişilerden (kafeterya dahil) alanla ilgili diploma veya sertifika istenmesini, bunun da takibini ciddi anlamda sağlamalarını teklif ediyorum. Belediyeler de tesislerinde bu kritere dikkat etmelidir. Zira dışarıdan gelen vatandaş getirilen çayın tabağa dökülmüş olmasını bile sorun olarak görebilmekte ki bunda haklıdır.
Aziziye Kaplıcası bu anlayışla düzenlemeye gitmekte ve bu konuda da güzel bir mesafe kaydetmiş durumdadır. Bunun diğer yerlerdeki kaplıcalara da örnek olması gerektiğini düşünüyorum.
Erzurum'da kaplıca potansiyelinin yüksekliğinden bahsetmişken ilk olarak rotayı güney ilçelerimize çevirmekten yanayım. Zira potansiyel güzel ve saha bakir durumdadır.
Kaplıcalarımızdan ilki Çat ilçemizde bulunan Kaplıca köyündedir. Eski adı Hölenk olan köyde bir kaplıca bulunmaktadır. Hölenk kelimesi de öğrendiğim kadarıyla "kaplıca" demekmiş. Bir kere incelemek için bir kere de program çekimi için gittiğim kaplıca, görülmesi gereken yerlerden biridir. Bölge, hem kaplıcası hem de kaplıca etrafındaki doğal yapısıyla beni etkileyen yerlerden biri olmuştur. 
Çat Belediye Başkanı Sayın Arif Hikmet Kılıç'ın kendi köyüdür. Çat'a girmeden Bingöl yolunu takip ettikten sonra yaklaşık 5-10 km gidince sağa doğru yol ayrılmaktadır. Köye stabilize bir yoldan gidilmektedir [İlk gidişimde eski bir asfalt yol vardı, sonraki gidişlerimde (Bir kere de aynı yoldan efsanesini derlemek ve fotoğraf çekebilmek ümidiyle Kurbanlı köyüne gitmiştim.) yolun değiştiğini gördüm. Yola dolgu malzemesi dökülmüştü ama henüz asfalt dökülmemişti. 2016 yılı itibariyle yapıldı mı bilmiyorum.]. Yaklaşık 8 km gittikten sonra sola doğru bir yol ayrılmaktadır. Yolu düz takip ederseniz bir dağ aşıp Kurbanlı köyüne ve sonraki köylere gidersiniz. Sola döndüğünüzde -orada bir köy olduğu zaten görülmektedir- Kaplıca köyüne gidersiniz. Orada ilk olarak sizi eski köy karşılar. Sola doğru bir yol ayrılır. Bu yolu takip ederseniz yokuşu sağa doğru dönüp eski köyün üstünde yeni yapılmış (Sanırım devlet tarafından yapılmış.)köyün içinden geçerek sonraki köylere doğru ilerlersiniz.Kaplıca, köyün çıkışından yaklaşık 500 m ileride, yolun sağında, zeminin altında, derenin içinde bulunmaktadır.
Ali Sağsöz isminde bir vatandaşımızanladığım kadarıyla hayrına havuza benzeyen ilkel bir kaplıca yaptırmış. 19.04.1984 tarihini görürsünüz isminin olduğu mermer tabelada. Havuz şeklindekikaplıcanın suyunun gideri yanından geçen dereye karışmaktadır. Bu suyun karıştığı dere de sıcak su kaynağının hemen bitişindeki kayanın altını oymak suretiyle kendi yolunu açmış, kayaya köprü görüntüsü vermiştir. Kayanın genel görüntüsü ise orada farklı bir kayaç yapı olduğunu göstermektedir. Görüntü itibariyle suyun kayaç yapıyı eritmiş olma ihtimalini akla getiriyor. Kayanın altında oda şeklinde bir boşluk oluşmuş olması da bu düşünceyi destekler niteliktedir. Kayanın dış görünüşü de yeraltı mağaralarındaki sarkıt ve dikitleri (malzeme olarak) andırmaktadır. 
İlk gittiğimizde bir teyzeyle tanıştık, bizi oraya teyze götürdü. Şifa özelliğinin olup olmadığını sorduğumuzda evlendiğinde ilk yedi sene çocuğunun olmadığını, suya düzenli olarak girdikten sonra yedi çocuğunun olduğunu söylemişti. Böyle bir özelliğinin olup olmadığını bilmiyorum ama 1974 yılında Dr. Mustafa ÖZDEMİR tarafından hazırlanan rapora göre su; hazmı kolaylaştırıcı, diürezi (idrar) arttırıcı, hipertansiyona karşı ve teskin edici olarak kullanılabilirmiş. 
Bu kaplıcanın yaklaşık elli metre yukarısında etrafı duvarlarla çevrilmiş 1m derinliğinde bir havuz olduğunu görmüştüm. İlk gittiğimde ekim ayıydı, havuz da kuruydu. İkinci gidişimde ise havuz doluydu, suyun havuzun içerisinden çıktığını söylediler. Etrafını gezdiğimde de içeriye su taşıyacak bir suyolu göremedim. Buradan belli zamanlarda su çıktığını, suyu boşa akıtmamak amacıyla çevresini çevirmek suretiyle havuz haline getirdiklerini söylediler. 
Bu bölgede bir tane daha kaplıca olduğunu duydum. Onun da hikmeti yedi sene akması, yedi sene kurumasıymış. Nasipte varsa bir gün de oraya gideceğim. Bölgede genel anlamda birçok yerden su çıkmaktadır ve herhangi bir sondaj çalışması yapılmamıştır.
Köylü genel anlamda yaz aylarında banyo ihtiyacını buradan karşılamaktadır. Bu kaplıcaya sadece Hölenk köyü sakinleri değil bölgedeki diğer köylerin sakinleri de gelmektedirler. Bundan yıllar önce Çat yolu üzerindeki köylerin sakinleri de kağnı veya at arabalarıyla yola koyulur, bölgedeki kaplıcalara gider, orada hem yıkanır hem de piknik tarzında eğlenceler düzenlermiş. Günümüzde araçların çoğalması ve imkanların artmasıyla bu geziler bireysel anlamda yine yapılmakta ancak eski neşesi görülmemektedir. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.