Haber Girişi : 22 Kasım 2020 20:31

ERZURUM’UN DÜZENSİZ GÖÇMEN SORUNU

ERZURUM’UN DÜZENSİZ GÖÇMEN SORUNU

Göç İdaresi Genel Müdürlüğünce açıklanan verilere göre 2019 yıl sonu itibarıyla Erzurum; Van, Ağrı, İstanbul ve İzmir ile en çok düzensiz göçmenin tespit edildiği illerden biri oldu. Göçmenlerin ülkemizin bir gerçeği olduğunu kabul etmeyerek soruna kulaklarını tıkamanın hiçbir fayda getirmediğini, ülkemizde daha derin toplumsal yaralar açacağını artık herkesin özümsediğini varsayarak yola çıkıyorum. Düzensiz göçmenler bu saydığımız illerde elbette bir tesadüf sonucu değil illerin coğrafi konumlarının doğal bir sonucu olarak bulunuyorlar. Bu kişilerin büyük bir kısmı Afgan veya Suriyeli. Türkiye’nin de tarafı olduğu uluslararası hukuk ve iç hukukumuzdaki düzenlemeler hali hazırda sığınmacılar için azami korumaları sağlıyor. Düzensiz göçmenlere karşı ilk önlemleri alan yerel yönetimler olsa da bu konuda ulusal çapta hareket eden Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) son sözü söyleyen kurumlar niteliğinde.

Bu yazı özelinde ulusal uygulamaları bir kenara bırakalım, merceği Erzurum’a getirelim. Erzurum’a adımını atan bir düzensiz göçmeni neler bekler onu anlamaya çalışalım. İlk olarak tablo ikiye ayrılıyor. Birinci şık ilgili düzensiz göçmenin yetkililerce tespit edilmesi ve ardından Erzurum Valiliği’ne bağlı İl Göç İdaresi Müdürlüğü’ne sevk edilmesi. Burada gerekli evrak işlerinin yapılması için belirli bir sürenin geçmesi gerekiyor. Artık ülke çapında mülteci kamplarının kalmadığını düşünürsek evrak işleri ile geçen bu sürede henüz mülteci statüsü dahi almamış sığınmacı kişilere ne oluyor? Barınma, beslenme, temizlik gibi temel ihtiyaçları nasıl karşılanıyor? Gerek belediyelerimizin gerek valiliğimizin bu konulara duyarsız olmadığını biliyoruz. Üstelik, Erzurum Kalkınma Vakfı’nın (ERVAK) Suriyeli göçmenlerin akın akın gelmesinden önce de Afgan veya Iraklı sığınmacılarla ilgili senelerdir kapsamlı hayır işleri yürüttüğü malumunuz. Erzurum dışında olmama rağmen takip edebildiğim kadarıyla ERVAK, Atatürk Üniversitesi’nde okuyup da salgının başlarında evlerine dönemeyen yabancı uyruklu öğrencilere maddi destekten tutun da mültecilere dezenfektan-maske dağıtımına kadar güncel olarak da birçok faaliyette bulunuyor. Nitekim sivil toplum kuruluşlarına yer açılması da toplumsal dayanışma bilinci açısından hayati öneme sahip olduğundan Erzurum adına ERVAK bu misyonu sırtlanıyor.

Şimdi ikinci şıkka gelelim, peki göç hukuku literatüründe düzensiz göçmen olarak adlandırılan ve iç hukuk mevzuatımız gereği sığınmacı diyebileceğimiz bu kişiler bir şekilde kolluk güçlerinin radarından kaçarak Erzurum’da kayıtsız olarak bulunmaya devam ederlerse ne oluyor? Yerel yönetimler yardımlarını organize ederken operasyonel ihtiyaçlar gereği belirli sayılardan yola çıkıyor, vakıflar benzer şekilde ancak ihtiyaç tespit edebildikleri ölçüde yardım götürebiliyor. Üstelik kayıtsız göçmenliğin en önemli tehlikelerinden biri de bu kişilerin; kayıtsız oldukları için polise, mahkemeye gidemeyeceğini bilenler tarafından insanlık dışı şartlarda çalıştırılmaları, fiziksel psikolojik istismara maruz bırakılmaları. Yani kayıt altına alınca tüm sorunlar çözülecek mi dediğinizi duyar gibiyim, ancak bu kısacık yazıda sıralamaya çalıştıklarımdan bile her konuda olduğu gibi göçmenler konusunda da şeffaflığın olağanüstü öneminin ortaya çıktığını görmekteyiz.

Bu noktada da görevin Erzurum Barosuna düştüğü kanısındayım. Göçmenlerin gerek kendilerinden önce göçmüş insanlar orada bulundukları için gerek de şehrin ekonomik yapısının doğal bir sonucu olarak ağırlıklı olarak nerede yaşadıkları aşağı yukarı belli. Erzurum Barosu daha önce İstanbul, İzmir barolarının başlattığı gibi bir Mülteci birimi kursa, burada avukatlara Göç İdaresi İl Müdürlüğü ve BMMYK liderliğinde ayrımcılığa dayalı travmalar ile, zenofobi ile başa çıkma seminerleri verilse, Arapça tercüman sayısı artırılsa ve bu mahallelere gidip kayıt dışılığa karşı bir mücadele başlatılsa? Düzensiz göçmenliğin bir suç olmadığı ve yaptırımsız kayıt altına alınabileceği konusunda mültecilere destek sağlansa da kayıtsızlıktan doğan istismarlar kendine bir dayanak bulamasa? Avukatlık mesleğinin onurlu görevine tam anlamıyla uyan bir faaliyet olur.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.