Erzurum iflas ederken...

Ne vakit bir işinsanının battığını duysam, canım yanar, hatta yüreğimin tam içi acır…

Tıpkı bugünlerde olduğu gibi…

Kara haber, her zaman olduğu gibi bu sefer de çabuk geldi:

Erzurum’da saygın bir şirket iflasını talep etti.

Haber tam bir paragraftı, ama muhtevası sanki de bir ömürdü…

Bir şehirde, bir şirket daha batmadı; bu şehirde… Bu şehirde; bir hafıza, yılların birikimi ve anlamlı bir geçmiş de battı…

Adını yazsam ne yazar yazmasam…

Sizler de biliyorsunuz bu şehirden güvercinlerin çekip gittiğini…

Kimi suçlayalım?

Kimse istihza etmesin.

O koskoca şehir bugün işte bu halde:

Şehri ticari olarak temsil edenlerin biri mağlup, öteki mahkemede sanık…

Sizin umurunuzda olur mu olmaz mı bilmem…

Lakin dün bu şehirde saygın bir şirket bayrak indirdi ve bir de ağıt yaktı: “…ben yenildim hayat” dedi.

O şirketin adı ne?

Kim iflas etti?

Sizi temin ederim ki bu soruların hiç mi hiçbir önemi yok.

Önemli olan dün bu şehirde sönen fenerlerdir.

Bu şehir için dizlerimde derman dilimde kelam kalmayana kadar koşacağım…

Biliyorum, bitap düşeceğim.

“Erzurum ticari olarak batıyor” demek, beni gömecekse varsın gömsün…

Dilim varmıyor söylemeye:

Bu şehirde bugün ve yarın onlarca kimse de “ben de iflas ettim” diyecek…

Bazıları olayı şöyle görüyor:

Bize yakın olanlar batmadıysa şimdilik sorun yok.

İyi de o ateş öyle alevler saçıyor ki, kim senin de yanmayacağını garanti edebilir?

Dön bir arkana bak; dünkü imparatorların hangisi tahta?

Erzurum’da sermaye el değiştirdi; bunu artık herkes biliyor.

Bilinmeyen ya da iktidarın bir türlü bilmek istemediği şu:

Erzurum sabun köpüğü gibi eriyor.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.