Sayın Özakalın, Sayın Oral sizler Ankara’da o “ali” makamlarda boy gösterme yarışındasınız ya, haberiniz olmayabilir!
Biliyorum… Kimin iktisaden çok zorda olduğunu, hangi şirketin iflasını istediğini, başka hangi şirketlerin de sırada olduğunu…
Bu hakikat, benim canımı öyle bir yakıyor ki size anlatamam…
Ne demek devasa bir şirketin iflası, ne demek bir sabah yüzlerce kişinin işsiz kalması, ne demek o şirketin tedarikçilerinin alacaklarını tahsil edememesi?
Ömründe, yanında bir sigortalı çalıştırmamış insan bunu bilemez…
Tabii ki isim vermeyeceğim.
Hoş isim versem de ne kadar kişinin umurunda olur onu da bilmiyorum ya…
Bu şehirde çok ciddi bir şirket daha iflasını istedi, kepenk indirdi.
Yüreğinizi kaskatı kesmek istemem, ama üzülerek ifade ediyorum ki, o şirket gibi başkaları da sırada…
Erzurum ticareti iflas sarmalında…
Bu gerçek, ne ETSO’nun ne de Ticaret Borsası’nın umurunda değil.
Nasılsa onlara Ankara’da kıytırıktan unvanlar verilmiş, her türlü masrafları kurum tarafından karşılanan birer konforlu hayat sunulmuş!
Erzurum’da kim batmış, kim çıkmış!
Bu şehirde elan onlarca şirket iflas etmek üzere…
Ey Özakalın ve ey Oral, bize ne sizin bilmem neyin yönetim kurulu olmanızdan?
Yurt dışında VIP seyahat etmeniz, altı yıldızlı otellerde yediğinizin önünde yemediğinizin ardınızda olduğu gerçeği iş dünyasının midesini bulandırıyor.
Sokakta ve esnafın yanında “ben zavallı bir simitçiyim” diyeceksin, ama ayın yirmi günü dünyanın dört bir yanında çılgın bir lüks yaşayacaksınız.
Sahi siz üyelerinizi niye bu kadar aptal ve sersem sanıyorsunuz ki?
Sayın Özakalın ve Sayın Oral…
Sizlerin başkanları olduğunuz o teşkilatlara mensup insanlar, bu şehirde intihar ediyorlar ve intihar eşiğindeler…
Sizler ne yapıyorsunuz?
Rıfat’la resim çektirme yarışındasınız!
Hele bir de Tayyip Beyle resim çektirme haliniz var ki, vallahi çok acıklı, çok zavallı …
Sayın başkanlar, memleketinizin iş insanları aynı zamanda sizin üyeleriniz batıyor, kimileri de batmak üzere…
Siz hangi yalancı zaferin kahramanı olmanın peşindesiniz?
Biri diyor ki, “TOBB yönetimine girdim, haydi beni alkışlayın!”
Öbürü de diyor ki, “TOBB yönetimine giremedim, ama yurtdışı heyetindeyim.”
Ne siyasetçiler, ne bürokrasi ne de yerel yönetimler kusura bakmasın:
Bu şehir, marabalığa gönüllü teşnedir!
Kayserili Rıfat, bir gün birinin, ertesi gün de öbürünün ağzına bir parmak çalıyor!
Bizimkiler de hakikaten bir yere başkan olduklarına inanıyorlar!
Oysa ki…
Ankara’da zerre kadar bir etkileri ve ağırlıkları yok.
Tek amaçları Rıfat’ın yanında fotoğraf çektirmek, onun özel uçağında ve yatında safa sürmek…
Sayın Özakalın ve Sayın Oral…
Biliyorum, hiç mi hiç umurunuzda değil.
Buna rağmen son kez söylüyorum:
Hani şu üzerine basıp yükseldiğiniz üyeleriniz var ya, işte onların en az beşi bugün iflas etti!
Rıfat abinize haber verir misiniz, vermez misiniz bilmem…
Lakin sırtınızı döndüğünüz memlekette durum bu…
Birgün geri dönüp baktığınızda, sizi tanıyacak bir hemşeri bulamayacaksınız…
Memleket iktisaden resmen buhran üstüne buhran yaşıyor…
Bizim Saim ve Hakan ise, rol üstüne rol çalmaya çalışıyorlar:
“Rıfat, beni senden daha çok seviyor!”
Neyse ki bize bir de papatya falı açtırmıyorlar.
Yoksa, Rıfat onun parasını da bizden tahsil ederdi!
Kölelik olmasa bile marabalık tam da bu işte…
Sayın başkanlar…
Siz kendi öz memleketinizde ve meslektaşlarınız yanında bir kıymet etmiyor, Rıfat’ın indinde makam koşturuyorsanız, bilin ki sınıfta kaldınız.
Sayın başkanlar…
Evet; görüyoruz…
En lüks uçaklarda uçuyorsunuz, o ülke senin bu ülke benim diyerek, en lüks otellerde konaklıyorsunuz…
Siz olmasa bile başka yoldaşlarınız yaşadığınız lüksü hava olsun diye paylaşıyor.
İşte o sırada sizleri görüyoruz!
Bunun parasını da (bizlerin kutsamanı istedikleri) müesses nizam üzerinden millet ödüyor!
Niyeyse!
Sayın Özakalın ve Sayın Oral…
Bu yağlı ballı düzeninize çomak sokma niyetimiz yok…
Afiyet olsun size!
Bir sabah uyandığınızda sizi seçecek tüccar bulamazsanız eğer sakın şaşırmayın…
Bilmem belki de o vakit de…
