IŞİDin, Kobaniye saldırısını bahane ederek, sokakları ateşe veren ve nihayetinde de iki polisimizin şehit olmasına, otuzu aşkın insanımızın da ölmesine sebep olan terör örgütü taşeronu vandallar koru halinde bağırmaya başladılar:
"İçişleri Bakanı Efkan Alâyı istemiyoruz"
Alâyı istemeyen sadece bu sokak eşkıyaları değil, başkaları da var.
Misal; Paralelciler, aşırı Kürt milliyetçileri, bir kısım solcular, suç baronları ve bazı yabancı istihbarat örgütleri...
Çünkü Efkan Alâ, kitabın ortasından konuşuyor.
O, her yanıyla tam bir Dadaş...
Ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylüyor. Yani lafı eğip bükmeyi bilmiyor.
Hal böyle olunca başta PKK ve bağlı unsurları olmak üzere, etrafta ne kadar çakal varsa hepsi Efkan Alâya çullanıp, Onu akıttıkları kirli kanda boğmak istiyorlar!
Lâkin güçleri yetmeyecek. Çünkü Efkan Alâ, o çıkışlarıyla aslında maşeri vicdanın sesine tercüman olmakta ve 77 milyonun haklarını savunmaktadır.
Efkan Alâ diyor ki:
"Askerimize, polisimize, sivil vatandaşımıza kurşun sıkan, okulları ve kamu kurumlarını yakıp yıkan, vatandaşın can ve malına kasdeden, Türkiyeyi kaos ortamına sürükleyen kim olursa olsun, bu eyleminin karşılığını misliyle bulacaktır."
Bu çıkış, elbette ki PKKyı ve yandaşlarını hop oturtup hop kaldıracaktır. Ancak sırça köşklerde yaşayan sözde aydınlar ve paralelciler niye rahatsız oldu anlayamadım.
Efkan Alâ, bu ülkenin içişleri bakanı...
Onun görevi, yurdun dört bir yanında asayişi tesis etmek ve ülkenin huzurunu muhafaza etmektir.
Ve tabii ki aynı zamanda bir görevi de, kim ki bu huzuru kaçırmak isterse onlarla mücadele edip suçluları adalete teslim etmektir.
Efkan Alânın yapmaya çalıştığı tam da budur...
Geçen hafta yüreğimiz acıyarak izlediğimiz bu olaylar bize şu gerçeği gösterdi:
Bunca olumsuzluğa rağmen devam etmekte olan çözüm sürecinin getirdiği olumlu gelişmeleri istismar ederek, devletin sabrını sınamaya çalışan bölücü örgüt aslında barıştan yana değil.
Olaylar, yapılan açıklamalar, verilen mesajlar ortada...
Hükümetin tüm iyi niyetli bu adımlarına karşın, ister derin PKK deyin, isterse dış güçlerin oyunu fark etmez; birileri Türkiyede kardeş kanı akması için oyun üstüne oyun kuruyor.
Efkan Alâ bu gerçeği en iyi bilen bir devlet adamıdır.
Onun kellesini isteyenlerin ortak paydası ise, yangın yerine dönmüş bir Türkiye ve dizleri üzerine düşmüş bir Recep Tayyip Erdoğan...
Bu sebeple...
Bugün başta Erzurum halkı olmak üzere, yüreğinde vatan sevgisi olan herkes Efkan Alâya sahip çıkmak zorunda.
Çünkü o Efkan Ala ki, bu ülkenin ikbali ve istikbali uğruna serden geçmiş bir Dadaştır.
Kimi bakanların yaptığı gibi O da sütre arkasında kalır, zevahiri kurtaracak lastikli laflar etmesini bilirdi. Ama O bunu yapmadı, yapmıyor.
Nerede ve kimin önünde olursa olsun hakikatleri söylemekten geri durmuyor.
Askere, polise, sivil vatandaşa kurşun sıkan alçaklara sesleniyor. Diyor ki, "Yaptığınız eylemin misliyle karşılığını bulacaksınız."
Başka ne diyecekti ki...
Efkan Alâ Erzurumlu...
Ne aristokrat bir aileden geliyor, ne de atadan deden burjuva...
Tam tersi.
Köylü çocuğu...
Ben beklerdim ki Efkan Alânın kellesini isteyen çakal sürülerine karşı dün Erzurumda açıklama üzerine açıklama yayınlanır.
Yanılmışım...
Bir tek DOSİAD Başkanı İbrahim Aydemir, ayağa kalktı ve Efkan Alânın sırtlan sürüsüne yem edilmemesi gerektiğini haykırdı.
Başka?
Başkası yok işte; her yer kapı duvar!
Yahu bırakın başkasını AK Parti il teşkilatı bile olup bitenin farkında değil!
Adamlar Efkan Alâyı çiğ çiğ yemek istiyorlar memleketi Erzurum hâlâ işe uyanamamış...
Bazıları Onun için "Derenin geçidini yoklayan deli" yakıştırması yaptı.
Oysa tam tersi bir durum söz konusuydu.
Efkan Alâ, "zor zamanda konuşan" yürekli bir devlet adamıdır.
AK Parti muhalifi bazı kesimlerin gözleri öylesine körelmiş ki, Erdoğana olan hınçları ve kinleri yüzünden en yakıcı hakikatleri bile görmek istemiyorlar.
Efkan Alâya vururken aslında PKKnın ekmeğine yağ sürdüklerini bilmiyorlar.
İlk anından itibaren çözüm sürecini canla başla savunan biriyim. Ve bu düşüncemden hâlâ da vazgeçmiş değilim.
Amma velakin...
Çözüm sürecini sabote edenlere, kendi halkına kurşun sıkanlara, ülkesinin sokaklarını cayır cayır yakanlara, düşmanla el ele verip kaos üretenlere karşı zerre miskal hoşgörüm yok...
Efkan Alâ da böyle düşündüğü için PKKnın ve yandaşlarının en büyük düşmanı!
Efkan Alâya sahip çıkılması gerektiğini söylerken, kesinlikle şehir şovenizmi yapmıyorum. Erzurumlu olması benim için ilave bir değer o kadar...
Görüyorum ki Efkan Alâ sessiz yığınların duygularına tercümanlık ediyor.
O konuşunca, onlarca milyon insan konuşmuş gibi oluyor.
Bir devlet adamı düşünün ki, karşısında şöyle bir cephe var:
PKK...
Paralelciler...
Mafya...
Bir takım solcular...
Ve asla Türkiye için hayırlı rüya görmeyen yabancı istihbarat servisleri...
Allah aşkınıza söylesenize, bu adam "tam inanmış" bir vatanperver değil midir?
Bendeniz Efkan Alânın avukatı da naibi de değilim elbette...
Bendeniz Onun bir hemşehrisi ve Onun gibi inanan biriyim o kadar...
Şayet bir kıymet-i harbiyesi olursa bendeniz bugün Onun yanındayım ve haklı davasının savunucusuyum.
Çünkü amentüm şudur:
Mevzubahis Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası ve de bu topraklar üzerinde yaşayan insanların dini, dili, ırkı ve meşrebi ne olursa olsun tüm halkların kardeşliği ise eğer, gerisi gerçekten de teferruattır.
Efkan Alâ, o çıkışlarıyla ne şov yapıyor, ne de "derenin geçidini yoklayan bir deli"dir. O, ana bellediği bu vatanı canından aziz bilen bozulmamış bir Anadolu çocuğu, özelde de hakiki bir Dadaş...
Haydi Erzurum bi ses ver. Sen ki en zifiri karanlıklarda bile bu milletin umudu olmuş, Milli Mücadele meşalesini tutuşturmuş bir şehirsin...
Bak, bak da gör; çakallar, sırtlanlar, itler ve yılanlar senin yürekli bir evladını bir lokma etmek için nasıl da çırpınıp duruyorlar.
Şimdi ayağa kalkmayacaksan, ne zaman?