Hani perşembenin gelişi çarşambadan belli ya, bu "hızlandırılmış erken seçim" de aynen böyle oldu.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere Başbakan Yıldırım ve bir çok bakan her ne kadar her fırsatta "erken seçim filan yok" deyip, hatta bu ısrarı son dakikaya kadar da sürdürdüyseler de, Ankara en az dört aydan beri bir "erken seçime" kilitlenmişti.
Başkenti biraz tanıdığım zannediyorum. Ne vakit buradaki burnu siyasi atmosferi iyi koklayan gazeteci dostlarla görüştüysem hepsi de birbirinden bağımsız olarak, aynı cümleleri tekrarlayıp duruyorlardı:
"Türkiye bu sonbaharda erken seçime gider!"
Az biraz yanıldılar!
Seçim, sonbaharda değil, iki ay sonra olacak...
Ee o kadar kusur kadı kızında da olur canım...
(Devlet Bey'in önerisi kabul görseydi, çok da yanılmış olmayacaklardı)
"Büyük patronlar"ın, (TÜSİAD) bu "hızlandırılmış erken seçim"e itirazları var! Ekonomide ciddi "kırılmaların" olduğunu, seçimin bu "kırılmayı" daha da tetikleyeceğini söylediler.
CHP ve HADEP'in sözcülüğünü yaptığı keskin muhalif kanat ise, adına "hızlandırılmış" ya da "baskın" denilen bu seçime "evet" demekle beraber, OHAL altında yapılacak olmasına itiraz ediyorlar.
Bendeniz tam tersinin olacağına inanıyorum.
Ekonomist değilim, ama gündelik hayatın içinde başımı hangi yöne çevirsem herkeste bir yılgınlık, umutsuzluk ve moda tabirle "metal yorgunluk" var.
Bu karabulutların dağılması, ahaliye can ve heyecan gelmesi için toplumsal bir silkinmeye ihtiyacımız vardı.
Zannımca işte o silkinme, 24 Haziran'da gerçekleşecektir.
Çünkü seçim; tazelenmektir, güven yenilemektir, geleceğe dair yeni umutlar demektir.
Neredeyse 90 yıla dayanan parlamenter sistemimizde ilk defa aynı seçimde, hem cumhurun başını, hem de milletvekillerini birlikte seçeceğiz.
Başka bir ifadeyle, şimdiye kadar asılın seçtiği vekiller cumhurun başını seçiyordu, şimdi artık kararı doğrudan asıl verecek.
Son derece yerli yerinde bir sistem...
Seçimin sonucu ne olur bilemem... Bazıları gibi falcı olmadığı için bugünden sonuç ilan etmeye muktedir değilim.
Lakin şu kadarını çok net görüyorum: Ahalinin kafası bir miktar karışık.
Ne AK Parti'den vazgeçmişler, ne de muhalefete açık çek kesmeye hazırlar.
Seçmen nezdinde her iki cenahın da sevapları kadar günahları var!
Önümüzdeki bu 65 günde hangi taraf seçmeni inandırır yahut da seçmen hangi tarafı daha samimi bulursa sanki yüklenme buna göre olacak.
AK Parti 15 yılı aşkın süredir tek başına iktidar. Batı'da emsaline nadiren rastlanır bir durum. Hal böyle olunca bu iktidarın kamyon yükü başarıları olduğu gibi çeşitli kesimler için de artık kabak tadı verdi.
Toplumun bir kısmının endişesi şudur:
İktidar değişikli olursa acaba istikrar bozulur mu, acaba iş başına gelecek yeni cumhurbaşkanı FETÖ ve PKK ile mücadeleyi inkıtaya uğratır mı, acaba yeni cumhurbaşkanı sırf devri sabık yaratmak uğruna ülkenin elde ettiği kazanımlara bir halel getirir mi?
Kimse bu endişeleri lüzumsuz birer evham olarak göremez.
Her bir sorunun haklı gerekçesi mevcut.
Çünkü, Türkiye geçmişte çok çekti, millet ve devlet olarak öyle ağır faturalar ödedik ki hala belimiz tam olarak doğrulmuş değil.
Baksanıza bazı yangınlardan duman tütmeye devam ediyor.
28 Şubat Süreci'nde, ülkenin bir yıl gibi kısa sürede nasıl dibe vurduğuna biz yaştakiler birebir tanıktır. Yarın bir gün benzer bir tablonun yeniden vücut bulma ihtimali, ister istemez aklıselim herkesi tedirgin etmektedir.
Beri tarafta ise, 15 yıllık iktidarın kimi politikaları ve uygulamaları yüzünden seçmenin bir kısmında artan bir endişe var.
Belki de bu yüzden neredeyse tam ortadan ikiye bölünmüş bir yapıyla karşı karşıyayız.
Umuyorum ki 24 Haziran seçimleri, adeta ölümüne keskinleşmiş bu bölünmüşlüğe bir çeki düzen verir.
Umuyorum ki 24 Haziran seçimleri, kaç yıldan beri Türkiye'yi bölüp parçalamak isteyen dahili ve harici şeytanlara iyi bir ders verir.
Umuyorum ki 24 Haziran seçimleri, umudu kırılan ve duyguları incinen bir kısım ahaliye yeniden taze ümit aşılar ve aydınlık yarınlar için heyecan yaratır.
Umuyorum ki, 24 Haziran'dan sonra yepyeni ve güçlü bir Türkiye'ye uyanırız.
