Haber Girişi : 27 Eylül 2013 00:53

CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI

CAMİLER VE DİN GÖREVLİLERİ HAFTASI

Malum, 1-7 Ekim “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” dır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın yurt içi ve yurt dışı teşkilatlarında, yani yurt içinde İl ve İlçe Müftülükleri, yurt dışında ise Din Hizmetleri Müşavirlik ve Ataşeliklerimizde Din Görevlilerimiz ve halkımızın katılımıyla bir çok faaliyet yürütülmektedir. Bu bağlamda elbette Erzurum’da da müftülüklerimiz yoğun bir hazırlık sürdürmekteler.

Camiler, toplumsal bir merkez ve buralardaki din görevlileri de toplumun önderleridir. Camiye geleni de gelmeyeni de cami ve imam ile ilgilidir. Çünkü insanımız, bir şekilde camiye bağlıdır. Minareden yayılan ezan sesleri evlere dolar, bir cenazesi olduğunda yol cami ve imamdan geçer. 

İmam, önder demektir. İmam, toplum hayatında son derece önemli ve saygın bir misyon ifa etmektedir.

İmamet, toplumu dine, dini topluma taşıma görevinin adıdır.

Peki günümüz şartlarında "toplumu dine, dini topluma taşımak" gibi bir görevi yerine getiren "İmam- Hatipler" (Elbette ki Müezzin- Kayyımlar da) nasıl olmalıdır?

Her şeyden önce "örnek insan" neyi ifade ediyorsa, imam da o olmalıdır. Cemaat, imam için "İyi insan mı arıyorsun, işte o" diyebilmelidir. 

İmam, ilk önce kendisi imameti önemsemelidir. İmametin bir bakıma "Peygamber makamını temsil" gibi bir özellik taşıdığını bilip, bunun heyecanını yaşamalıdır. İmamet, asla başka bir iş bulunmadığı için yapılacak bir iş olarak düşünülmemelidir.

İmamet, her mihraba girişte "Allahu Ekber" diyerek dünyalık olan her şeyi elinin tersiyle geri atma, Allah’ın huzuruna cemaatle birlikte gittiğinin idrakinde olma halidir.

Evi, barkı, camisi, elbisesi, yüreği ve de düşünceleri ter temiz insan demektir imam. Önüne geçtiği insanların sorumluluğunu omuzlarına yüklenen insandır. İmamet makamı, gönül makamıdır. Arkasında saf tutan insanlar, o makamdaki insanla gönül kırıklığı içinde olmamalıdır. Bu sebeple, imamla ya da cemaatle didişmek, cedelleşmek asla doğru değildir.  

İmam, camiyi ve cemaatini sevmelidir. Cami imam için bir huzur kaynağı olmalıdır. 

İmam, görevine başlarken mesleki yönden yetişmiş olmalı, görev sırasında da kendini mutlaka geliştirmelidir. İmamet için çok kapsamlı bir eğitim gereklidir. Kur’an, hadis,fıkıh, akaid, İslam tarihi, genel kültür, ses eğitimini en iyi bir şekilde almalıdır. Ve mutlaka, camiye yolu düşecek tüm dünya vatandaşlarıyla iletişim kurabilmek için yaygın dünya dillerinden hiç olmazsa birisini öğrenmelidir. En ücra bir köy camisindeki imam bile bir dil öğrense iyi olmaz mı?

İmamet, okuma, düşünme ve çalışmanın fasılasız olarak icra edildiği bir görevdir. Her imam, cemaatin bilgi açığını  giderecek bir bilgi birikimine mutlaka sahip olmalıdır. 

İmamlık görevini önemseyen bir imam, görev yaptığı camiyi kendisi ve cemaati için bir mektep haline getirmelidir.

Aslında, insanlarımızın islamî hassasiyetleri var ama içini dolduracak bilgileri maalesef yeterli değildir. Bunun için imam, köy ya da mahallesindeki insanları yetiştirmeyi görev bilmeli, camilerimizin tarih boyunca hep bir eğitim mekânı olduklarını unutmamalıdır.

İmam, cemaatin sayısını sürekli artırma çabası içinde olmalıdır. Çünkü cami Allah’ın evidir ve imam da, her gün  yeni bir insanın bu evle bağ kurmasına gayret etmelidir. Cami ile herkesin barışık olmasını sağlamak, imamın insani ilişkilerindeki başarısının da bir göstergesidir. 

Bugün, camiye hiç gitmemiş, camileri kendine çok yabancı hisseden insanların sayısı az değildir. İmam, geniş yüreği ve sıcacık dili ve güler yüzüyle, camiyi herkesin gelebileceği sıcak bir yuva haline getirebilmelidir. Bir köy, mahalle veya semtte, imamın diyalog kurup, konuşamadığı insan olmamalıdır. 

İmam, dert dinleyen ve dert paylaşan olmalıdır. Dertli insan çoktur, onları dinleyebilmek, birkaç söz söyleyebilmek ya da yol göstermek her imamın yapabileceği bir şeydir.

İmam, sorun çözen insandır. Kavgalı insanların sorunlarını çözen, aile kırgınlıklarını gideren, gençlerin bunalım ve kötü alışkanlıklardan kurtulması için çaba gösteren olmalıdır. 

İmam, acı ve sevinçleri paylaşan insandır. Düğün ve cenazelerde insanların yanında bulunan, en azından dua ile acıya ve sevince ortak olmalıdır.

Bunların yapılabilmesi için imamın kendine güven duyması gerekir. İçe kapanık, kendi kendisiyle boğuşan, kendi sorunları içinde kaybolmuş, bilgi ve eğitim yetersizliği bulunan insanın, "imamet" görevini hakkıyla yapma imkân ve ihtimali yoktur.  

Netice olarak şunu söyleyebiliriz: İmamlarımız, imamet görevini hakkıyla yaptıkları ölçüde cami ve cemaatimizin çehresi de değişecek ve o zaman, toplumumuz dünya ve ahiret saadetini kazanabileceklerdir. 

 

Bu vesile ile 1- 7 Ekim "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" nı kutluyor, camilerimizin banilerinden ölenlere Allah’tan rahmet, sağ olanlara ve cemaatine hayırlı ve bereketli ömürler, Din Görevlilerimize de sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum.