SÖYLEŞİ Haber Girişi : 26 Ocak 2011 22:46

Aklın ve gönlün beyin hâli üzerine

Aklın ve gönlün beyin hâli üzerine

İnsan beyni, kul olmaya kodlu olarak mı yaratılmıştır. İnsan bu yapısı gereği mutlaka bir varlığa tapacaksa, neye kulluk insanı özgür kılar ve neye kulluk insanı esir yapar

İnsan beyni, insan bedenine hizmet için yaratılmıştır. İnsan bedeni deyince, ben olaya daha organik açıdan bakacağım. Benim görebildiğim kadarıyla, beynin temel fonksiyonu hem maddi hayatı düzenlemek hem de duygu dünyasını düzenlemektir. Çünkü insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik; düşünebilmesi, plan yapabilmesidir. İnsan beyninin temel fonksiyonu öncelikle bedeni korumaktır. Bedeni hem dış dünyadan gelecek zararlara karşı korumak hem de beden ve ruh dünyasının bütünlüğünü sağlamaktır. Bunu yapabilmek için insan sürekli arayış içerisindedir. Bunun bir diğer tanımı huzurdur. Amaç mutlu olmak, huzurlu olmaktır. İnsan beyninin hedefi budur aslında. Aradığımız şey huzur… Bedensel sağlığımız yerindeyse bu mutluluğumuz için vazgeçilmez bir öge… Ruhsal sağlığımız yerindeyse bu bizi mutluluğa götürür. Beyin, sürekli arayış içerisinde... Sadece yaşamsal fonksiyonları sürdürebilmek için gerekli olan ihtiyaçları değil, bazen adını koyamadığı boşlukları doldurabilmek için arayış içerisinde… Göz, güzellikleri görmek ister. Güzeli görmek mutluluğa, huzura götürür. Burun güzel kokuları ister. Ve bütün duyu organlarımız güzeli arar. Görme merkezi, işitme merkezi, tatma merkezi, beyindedir. Hissetme merkezi, beyindedir. Acıyı hissetmek, mutsuzluk verir. Kötüyü görmek, mutsuzluk verir. İşte mutluluğa ve huzura ulaşabilmek arayışı içerisinde olan beyin, bunu kolaylaştıracak faktörler arar kendine. Ona ulaşmayı kolaylaştıracak şeyler arar. Neler bu işi kolaylaştırır! İnanmak, güvenmek kolaylaştırır. Sahipsiz olmadığını bilmek, kolaylaştırır. Yalnız bir fert olarak yaşamak mümkün değil.

Bu noktada “yalnızlık" ve “tek başınalık" kavramlarını ayırabilir miyiz.

Yalnızlık ve tek başınalık farklı kavramlar… Farklı bir yere gittiğiniz zaman etrafınızda binlerce insan olduğu halde kendinizi yalnız hissedebilirsiniz. Bir ben var, bir de baş başa olmak istediğim ben var. Zaman zaman yalnız kalma isteği olsa bile bu durum, insan fıtratına uygun değildir. Yalnız kalmak isteyen insan, aslında kendiyle baş başa kalmak istiyordur. Sağlıklı bir insanın sürekli yalnızlıkla huzur bulması söz konusu olamaz. Yalnızlıkla başa çıkmanın en kolay yolu da yalnız olmadığının bilincinde olmaktır. İnsan toplumsal bir varlık… Tek başına ayakta durmak, farklı bir kavram… Yalnızlıkla başa çıkmanın en kolay yolu da dünyevi olmasa bile, yalnız olmadığının bilincinde olmak…

Bir insan, düşünceleriyle beyin hücrelerine zarar verebilir mi. Bunun telafisi var mıdır.

Düşüncelerle beyin hücrelerine zarar vermenin bilimsel olarak açıklanmış bir yanı yok. Sadece düşünceler anormal düşüncelerse insanın yaşamsal fonksiyonlarını, çevresel ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Bazı insanlarda olumsuz düşünceler ön plandadır ve bu durum kendisi ve çevresi için olumsuz bir durumdur. Böyle bir insan negatif enerji yayar. Ama pozitif düşünen insan hem kendisi hem çevresi için pozitif enerji yayar. Olaylarda sorunları değil, çözümleri ön plana çıkarır. Sorunları büyütmeden çözüm önerileri sunar. Çözüm üreten insanlar, kendisine ve çevresine faydalı insanlardır.

Kalp ile beyin arasında bir köprü var mıdır. Bu köprü akıl mıdır, vicdan mıdır ya da ne olarak tanımlanabilir.

Aslında olaya fizyolojik açıdan bakarsak, kalp beyinden bağımsız şekilde çalışıyor gibi gözükür. Kalp ile beyin arasında fonksiyon açısından endirekt bağlantılar vardır tabii ki. Kalbin çalışması beyin fonksiyonlarınca da kontrol altında tutulmaktadır. Bazı duygulanım bozukluğu olan hastalarda kalpte ritim bozukluklarına rastlıyoruz. Ve insanlar huzursuzluğu beyninde değil kalbinde hisseder. Mutlaka bağlantı ve iletişim var. Beyin üretir, kalp yaşar. Kalp ile beyin arasını yani düşündüğümüzle hissettiğimiz arasındaki mesafeyi ölçtüğümüzde sadece bir karıştır. Ama beyninizde ürettiğiniz düşünceleri, hedefe koyduğunuz fikirleri, kalbinizde yaşatabilmek ve hissedebilmek için geçen süre insan ömründe otuz beş yıldır. Olgunlaşma denilen şey budur. Düşündüklerimizi hissetmemiz… Aslında beyin, kalbin huzuru için çalışır. Artık buna vicdan mı dersiniz yürek mi dersiniz, burası sözün bittiği yerdir. “İbadetimi yapıyorum ama, gönülden hissederek yapmakta zorlanıyorum. Beynimde düşünüyorum, harekete geçiriyorum ama, yüreğimde bunu hissedemiyorum." İşte bunu yürekte hissedebilmek için ısrarla, yıllarca devam ettirmek gerekiyor. O bir karışı otuz beş yılda alıyor insan

 İnsanlığın ortak bir beyin alanı var mıdır.

İnsan beynindeki fonksiyonel alanlar birbirine benzer. Görme, işitme vs… Yaptığımız bedensel aktivite bütün insanlarda aynı…

Bunlar numaralandırılmıştır insan beyninde. Motor hareket alanı yani elimizin kolumuzun hareketlerini yapan merkezler, bütün insanlarda aynı. Harita aynıdır insan beyninde. Ama bu haritanın özelliği insandan insana değişir. Bazı insanlar sayısal alanda başarılıdır, bazı insanlar sözel alanda… Ortak akıl dediğimiz şey, farklı beyinlerin farklı koşullar altında ürettikleri ortak bilgilerdir. Sübjektif bir kavramdır bu. Toplumsal akıl diyoruz, toplumsal düşünce yapısı diyoruz. Bunlar farklı beyinlerin toplum çıkarları paralelinde çıkardığı ortak düşüncelerdir. Doğrularımız ve yanlışlarımız da böyledir.

Beynin biyolojik yapısı her insanın farklı yaratıldığına somut bir delil olarak gösterilebilir mi. Örneğin her insanın sahip olduğu bireysel karakteristik özellikler beynin haritasından okunabilir mi.

Anatomik yapı olarak baktığımızda beyin yapısı benzerlik gösterir. İnsanlara farklı mizaç özelliklerini kazandıran, anatomik yapıdan ziyade beyin hücreleri arasında iletişimi sağlayan bazı maddelerin farklı oranlarda olmasıdır. Herkesin beyni aynı ağırlıkta değildir tabi ki. Bedensel farklılıklar… Herkesin genleri farklı kodluysa ince detaya girdiğimizde beynimizin yapısı da birbirinden farklıdır. Hem yapısal hem de hormonal… Bizim haberci maddeler dediğimiz maddeler arasındaki oranlar ve fonksiyon farkları insanın farklı yeteneklere sahip olmasına neden olur. Aslında son yıllarda psikolojik hastalıklarda da beynin yapısal ve fonksiyonel değişikliklerinin katkısı olduğu gösterilmiştir.

Beyinruhakıl ilişkisi desek bu ilişkiyi nasıl ifade edersiniz.

Aklın tanımı da çok zor… Bir din adamına sorarsanız aklı inanmaktır. Bir nöroloji uzmanına sorarsanız, akıl; toplumsal hayatta kişiyi standartların üstünde tutabilecek, toplumun doğrularına ulaştırabilecek ve belirlenmiş normaller sınırları içerisinde tutabilecek yetiler topluluğu diye açıklayabilir. Ama adı her ne olursa olsun, ruhu da aklı da duyguyu da yönlendiren temel organ beyin… Kalbi de yönlendiren temel organ beyin… Sağlıklı bir beyin olmadan sağlıklı bir ruh hâli ve akıl olması mümkün değil… Santral beyin… İnsan vücudunun santrali… Ve onun yönlendirmeleri doğrultusunda, beden, ruh ve akıl şekilleniyor. Beynin temel hedefi, bir; bedensel bütünlüğü sağlamak, iki; ruhsal bütünlüğü sağlamak ve sonuçta kalbi huzura ve mutluluğa erdirmektir. Yani temel hedef huzur… Her şeyi huzurlu olmak için yapıyoruz. Hem beden hem ruh, problemlerini size huzursuzluk olarak aksettirir. Bebek ağlar, huzursuz deriz. Hayvan hastalanır, bu hayvan neden huzursuz deriz. Beyin öldükten sonra ruh, beyinden yoksun ve bağımsız şekilde akletmeye devam ediyorsa, beynin ötesinde bir aklımız olmalı… İnsan bedeniyle yaşadığı sürece santral beyindir. Sonrasını bilmiyorum. Bildiğim kısımdaki görevleri yapmak önemli olan.

Beynin sınırlarına dokunduğumuz bu içten söyleşi için teşekkür ediyor, özverili çalışmalarınızda aşk ve gücünüzün devamını diliyoruz