Haber Girişi : 29 Aralık 2018 14:56

2018’E İDDİALI VEDA

2018’E İDDİALI VEDA

2018’in son haftası içindeyken küçük şirketlerden tutun da dev mekanizmalar olan devletlere kadar artık hesap defterlerinde yılsonu hanesinin son kalemlerinin yazıldığı, geride bırakılan uzun yılın gerektirdiği son adımların atıldığı ve buna mukabil yeni yılın rahatlamasının ve sakinliğinin kucaklandığı döneme girmiş olmayı beklerdik. Lakin devletlerin zirvesinde sakinlik şöyle dursun belki de geride bırakılan yılın en kritik kararlarının alındığını söylemek yanlış olmayacaktır. 

Yazının ilerleyen kısımlarında dikkat çekeceğim bu kritik kararlar neden çoğul bir biçimde devletler ifadesini kullandığımı da açıklayacaktır. Zira bu hafta köşede Amerika’nın Suriye’den çekilme kararının ve bunun Amerika’da ve Türkiye’de nasıl karşılandığının ve doğuracağı muhtemel sonuçların üzerinde duracağız. 

Trump’ın Pentagon’a verdiği Afganistan’daki Amerikan birliklerin neredeyse yarısının ardından da Suriye’deki birliklerin tamamının bölgelerden çekilmesi emri ile aleniyet kazandığı üzere ABD’nin Suriye’den, kısmen Afganistan’dan ve belki de böylece Orta Doğu’dan çekilmesi sürecine girmiş bulunuyoruz. 

Gelişmelerin en sıcak noktalarından biri de kuşkusuz ABD Savunma Bakanı Mattis’in istifası. Şu ana dek, Başkan Trump’la dış politikaya ve savunma stratejilerine dair önemli konularda fikir birliğinde bulunmadıklarını belirterek istifasını açıklayan Mattis’in gidişi, özellikle Demokratlarca Amerikan yönetimindeki Trump’a karşı dengeleyici görev gören tek insanın da Trump’tan yıldığı şeklinde yorumlandı. Öyle ki New York Times nisan ayındaki bir ekinde Mattis’i kapağına taşıyıp, ‘Ayakta Duran Son Adam’ başlığını kullanmıştı. Nitekim yine aynı çevreler; Amerika’nın dünya liderliği misyonuna Trump’ın yakışmadığını, bu kararın tarihsel ve konjonktürel nedensellik uzak olduğunu ileri sürmekteler. Zira bu çekilme; Orta Doğu’da ABD’yi karar alma pozisyonundan eleyip, dengelerin Esad yönetimi, Rusya ve İran lehine bozulması anlamına gelmekte.

Diğer taraftan Trump için Suriye’den çekilme kararı oldukça planlı bir biçimde bir seçim vaadinin yerine getirilmesinden başka bir şey değil. Bir diğer deyişle, 2016 başkanlık seçim kampanyası sürecinde ‘Önce Amerika’ sloganı ile yola çıkan ve Amerika’nın sonucunda hiçbir şey elde edemediği Orta Doğu mücadelesine son vereceğini vaat eden Trump, 2 yılda Pentagon’a verdiği sürenin de sona gelmesiyle bu niyetini hayata geçiriyor. 

ABD’nin çekilmesinin altındaki motivasyon ise bununla sınırlı değil. Yerel medyamızda dile getirilen Erdoğan ve Trump temaslarının da çekilme kararının zamanlamasında etkili olduğu iddiasına yabancı basında da geniş yer verildiğine rastlamak mümkün. Telefon görüşmesi sırasında Erdoğan’ın, IŞİD Suriye’de neredeyse tamamıyla alt edilmiş durumda, Suriye’de varlığınızın nedeni nedir? sorusunun telefonun karşısından gelen cevabının Suriye’den çekiliyorum olduğu Trump’a yakın isimlerce de doğrulandı. 

Söz konusu kararın getirecekleri ve götürecekleri muğlak olsa da Orta Doğu’da kartları yeniden dağıtılacağına kuşku yok. İlk olarak Suriye’den çekilme ifadesinden ne anlayacağımız önemli bir soru. Yani ABD bu bölgeden yalnızca fiziki olarak mı çekiliyor yoksa operasyonlarını YPG-PKK eliyle sürdürmeye ve onları desteklemeye devam mı edecek? ABD basınındaki hâkim görüş bunun tam bir çekilme olduğu, tabiri caizse ABD’den Suriye’ye artık dolar akmayacağı yönünde. Söz konusu karar bu yönüyle bölgedeki terörist gruplar için açık bir terk edilme fikrini beraberinde getiriyor. Öte yandan Türkiye’den ve Rusya’dan gelen yorumlar ise Türkiye’nin ABD’nin kararına temkinli yaklaşması yönünde. Öyle ki Rus Doğubilimci Gevorgyan’a göre bu çekilme kararı ile ABD, Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırıp kendi yörüngesine çekmek istiyor. 

Diğer bir taraftan IŞİD çok büyük oranda bitirilmiş olsa da korkulan senaryolardan biri de IŞİD’in nüksetmesi ve Türkiye’nin bununla baş başa bırakılması. Söz konusu kötü senaryo, bu kırılgan dönemde Türkiye’nin insan gücüne ve ekonomisine vuracağı darbenin muhtemel yıkıcılığı düşünüldüğünde istenmeyecek senaryoların başında gelmekte. Kaldı ki naçizane özellikle Avrupa’nın IŞİD konusunda Türkiye’yi yalnız bırakamayacak kadar IŞİD’in yeniden yükselmesinden endişe ettiği kanaatindeyim. Nitekim Avrupalı liderlerden gelen çekilmeyi yanlış bulma yorumları da bu tahminleri doğrular nitelikte. Kendi iç siyasetiyle bu kadar meşgul Avrupa’nın, hedeflerinden biri de Avrupa olan teröre karşı, Türkiye’nin sıkı bir destekçisi olmaktan başka çaresi olmayacaktır. 

Bu anlamda Türkiye’nin IŞİD ile mücadele edeceksek YPG’ye destek vermek sona erdirilmeli hamlesinde başarılı olduğu ABD’ye karşı izlediği politikanın bir benzerinin belki de Avrupa’ya karşı izlenmesi de mümkün olacaktır. Avrupa ülkelerinde temsilcilikler açan, gösterilerinde ve propagandalarında neredeyse hiçbir engelle karşılaşmayan PKK-YPG’nin Avrupa’daki varlığına son verilmesine karşılık IŞİD ile mücadelede stratejik ve askeri olarak güçlü Türkiye’yi yanında tutmak Avrupa için önemli bir kriter olacaktır. 

Son olarak atlanmaması gereken bir diğer nokta da Demokratik Suriye Güçleri’nin rejime ortaklık için yaptığı açık çağrı. Sınırların korunmasında rejim ordusunun aktif rol alması kanalıyla Suriye’de Esad rejiminin belki de yeniden tek güç haline gelmesi ihtimali artık iyiden iyiye dillendiriliyor. Bu ihtimal gerçekleşirse artık bir ilişkiden dahi bahsedilemeyecek Şam yönetimi ile yeniden sınır haline gelecek Türkiye’yi nasıl bir Orta Doğu ilişkilerinin bekleyeceği ise bir başka tartışmanın konusu.
Etiketler : rabia
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.