Seyahatname’de Erzurum Yansımaları

Evliya Çelebi Erzurum’u anlatırken şöyle ifadelere yer vermiştir. Şehri gözlemlerken oldukça güzel tasvirler kullanmıştır.

(...)

Toprağı verimlidir. Geniş vilâyet mamurdur. Buğdayı ve başka erzakı meşhur, yiyecekleri güzel, tarlaları bol, bereketli, nimeti çok, nice bin kaynak ve ırmağı akmakta olan mamur bir Anadolu şehridir. O kadar ucuzluktur ki en iyisinden, deve dişi gibi buğdayın 5 eşek yükü 1 kuruşadır. 2 eşek yükü at yemi 1 akçaya, 1 eşek yükü arpa 2 akçayadır. Bir kıyye (okka) olan 5 tane has beyaz ekmek 1 akçayadır.

 

Koyun etinin kıyyesi2 akçaya, sığır eti 1 akçaya, bir tavuk 1 akçaya, 40 yumurta 1 akçaya, bir güvercin palazı 1 akçaya, 100 . dirhem yağlı, sığır etli katmer çörek 1 akçayadır, öteki yiyecekler de bunlara kıyas olunsun. Gerçi kışın şiddetinden bağ ve bahçesi yoktur ama Paşa Sarayı Bahçesi, Hacı Murad Bağı ve Gülistanı, Kefen İğnesiğlu Güllüğü, Bedros Bağı Güllüğü ve daha sair nice gül bağları vardır. Bu zikrolunan bağların uzun ömürlü gülleri meşhurdur.

 

Yer yer kış elması, ahlat armudu vardır ama başka yemişi yok. Gezinti yerlerinde kavak ve söğüt ağaçları çoktur. Kış sert olduğundan iki ayda eker, biçer, toplayıp döverler, çabucak ambara koyarlar. Bizim yılda (459) temmuz ayında iken bir gök gürlemesi, şimşek, tipi, bora, kar ve yağmur olup atlarımız boşanarak civar köylere kadar kaçtılar. Beş on gün öyle başı boş gezdiler.

 

Halkın ağzında şöyle bir fıkra vardır: Bir dervişe “nereden geliyorsun” demişler. “Kar rahmetinden geliyorum” demiş. “O ne diyardır? “ demişler. “Soğuktan ere zulüm olan Erzurum’dur” demiş. “Orada yaz olduğuna rast geldin mi? “demişler. “Vallahi, 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dediler. Ben göremedim” demiş.

 

Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin biri bir damdan diğer dama sıçrarken muallâkta donup kalmış. Sekiz ay sonra Nevrûz-ı Harzemşâhîgelip de don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş.

 

Ama hakikatte bir adamın eli yaş iken bir demir parsasına yapışsa derhal donar. Elini demirden koparmak ihtimali olmaz. Ancak bir miktar derisi yüzülerekten demirden el kurtarılabilir. Azak ve Kıpçak’ta karakış geçirdim. Böyle sert kış görmedim. Yemişleri iki konak yerden, İspir, Tortum ve Erzincan’dan gelir. Şeftali, kayısı ve üzümün kıyyesi 1 akçaya satılır. Bir araba kavun ve karpuz 10 akçaya verilir.

 

Hâsılı yiyecek bakımından eşsiz bir şehirdir. Lâkin odunu yoktur. Bütün dağları çıplaktır ama Tanrı’nın hikmeti yine odunu ucuzdur, iki konak yerdeki dağlardan “keran” derler, gemi direkleri getirirler. 40 arşın boyunda olur. 40 akçaya verirler. Paşa’nın odunu için gümrüğe gelen bütün kervan develeri birer sefer odun getirirler; kanundur. Başkaca Odun Ağası vardır. Bir deve yükü odunu 30 akçaya verirler. Ama yerlilerinin koyun ve sığırları çok olduğundan sığır tezeği yakarlar. Yoksul reayasının hep ocakları evlerinin ortasındadır. Dört çevrelerinde hayvan durup evleri hamam gibi olur. Fırınlarında keşkek yemekleri ve ekmekleri pişer.

(...)

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.