Masa meselesi!

Sizce bu ikilinin tüm meselesi, yalnızca makam ve ikbal mi?

Atalarımız bu devleti masada kurmadı ki, biz torunları olarak da bir masaya feda edelim…

Gece kapınızı çalan her zaman rüzgar olmayabilir

Kanlı kalkışmanın altıncı sene-i devriyesinde gördük ki Türkiye, hala FETÖ terör örgütünün tehdit ve tehlikesinden büsbütün arınabilmiş değil.

Nasıl ki kırk kılı aşkın süredir devam eden bölücü PKK bu ülke için milli güvenlik sorunuysa FETÖ de aynı belki de daha tehlikeli bir örgüt.

Kem ne hikaye anlatırsa anlatsın nafile…

Altı yıl önce bu ülke, yaz günü Temmuz’un 15’nde resmen uçurumun kıyısından döndü.

Yüzbinlerce terör örgütü sevici yakalandı, yargılandı, hapse konuldu…

On binlercesi devletten uzaklaştırıldı…

Tam 252 şehit verdik; iki bin gazimiz oldu…

Tam bu noktada şu hayati soruyu sormama izin veriniz:

Türkiye, muhtemel bir ihanetle daha karşı karşıya kalabilir mi?

Keşke…

Şöyle ağız dolusu haykırabilseydim: Hayırrrr…

“Altı artı bir’li masa”nın güttüğü siyaseti anlamaya çalışıyorum.

Hani siyasetçiler oy uğruna zaman zaman popülist politikalara başvurur ve tribünlere oynar.

Bunu bir yere kadar hoş görmek mümkün.

Fakat belli meseleler vardır ki işte o meseleler, siyasete de oya da kurban edilemez; istismar konusu olamaz…

Altıncı sene-i devriyesinde gördük ki, altı artı bir’li masa, iktidar uğruna başta FETÖ olmak üzere, terör örgütlerine artık açıktan mesajlar veriyor:

“Biz gelirsek siz kurtulacaksınız!”

Neyse ki bu millet izan ve irfan sahibi de, olup biten tüm çirkinlikleri ve gizli pazarlıkları farkediyor.

MHP lideri Devlet Bahçeli, ulusal güvenliğimizle alakalı tehlikeli durumlarda “… bu, bir beka meselesidir” diyor ya…

Nasıl da haklı…

Yılların deneyimli bir siyasetçisi olan sayın Bahçeli, Allah aşkınıza hangi makam, hangi ikbal ve hangi koltuk uğruna bunu söylüyor olabilir?

Yahut da siz Tayyip Bey’in, yeniden cumhurbaşkanı seçilmekten başka bir gayesi olmadığını mı düşünüyorsunuz?

Felaket tellallığı yapmak istemem; lakin yandan çarklı bu masa, hakikaten ülkenin bekası için artık tehlike oluşturmaya başladı.

Haftalardır hem FETÖ’cülerin hem de PKK’lıların davul zurna çalarak kutsadıkları bu masa, ya aklıselimini kaybetmiş yahut da inandıkları ülküleri peşinde koşuyor!

Hani o meşhur söz var ya, “Tayyip gitsin de gerekirse Türkiye de yansın.”

Altı artı bir’li masa, adeta bu alçak sözü kendisine amentü bellemiş durumda…

Yahu ne demek FETÖ’cü ve PKK’cı hainleri affetmek?

Niye akledemiyorlar?

Affedecekleri o hainler, buldukları ilk fırsatta iplerini çekip alaşağı edecek onları…

Esvaplı şeytanlar da Kandilli katiller de taşerondur.

Onların ne kendilerine ait bir kanaatleri ne de inisiyatif hakları yoktur.

Yularlarını ellerinde tutan efendileri ne emrederse bu alçaklar da ona boyun eğerler.

Tayyip Erdoğan da Devlet Bahçeli de ölene kadar devletin başında kalsınlar filan demiyorum.

Dediğim şu: Kimse pireye kızıp yorganını yakmasın.

Altı yıl önce bu millet, bu devleti adeta sokaktan topladı.

Bir yıl sonra devletin tapu senedini terör örgütlerinin güdümündeki iradeye teslim edersek, bize neresi vatan olacak?

“Ama kardeşim bu hükümetin de affedilmeyecek çapta günahları ve hataları var” diyorsunuz.

Eyvallah…

Ben de farklı düşünmüyorum.

Ama birader, atalarımız ne güzel demiş, “at tökezlemeyle boynu vurulmaz.”

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.