IRKÇILIK-AHLAKÇILIK-SIĞINMACILIK

Geçtiğimiz günlerde Afgan sığınmacılar üzerinden aslında hiç gündemimizden çıkmaması gereken mülteci konusu yeniden alevlendi. 1500 genç erkek Afganistanlının Türkiye sınırından yasadışı biçimde girmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabından yaptığı açıklama rehavetle geçen yaz gündemini bir anda hareketlendirdi. Kılıçdaroğlu’na göre Afganistan’dan çekilen ABD yerine Türk askeri bekçi yapılamayacağı gibi Türkiye, Avrupa’nın sınırlarını koruyan bir hapishane haline de getirilemez.  Malumunuz, Suriyeli mültecilerden sonra Taliban rejiminden kaçan Afgan sığınmacılar ile Türkiye’nin ekonomik ve sosyolojik kapasitesinin üstünde sığınmacı kabul ettiği iddiası çok yersiz değil. Nitekim Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü’nün verilerine göre en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkeyiz. Üstelik resmi sayıların ve gerçek sayıların birbiri ile aynı olduğunu savunmak da güç. Ana muhalefet partisi liderinden gelen siyasi çıkış ile siyaset meydanına dönen Twitter’da ise mülteciler ile ilgili meselelerin ırkçılık-ahlakçılık gibi iki uç eksende tartışılıyor olması ise elbette hiç sağlıklı değil.

Meseleyi birkaç cümle ile açalım. Evvela, Türkiye’nin, sınırlarından giren insanları kayıt altına almak istemesi egemenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğu gibi bu sınırlardan giren insanlar için de en güvenli yöntemdir. Bir diğer ifadeyle, kayıt altına alınarak bir göçmenlik statüsüne kavuşan bu insanların sağlığa, eğitime erişim hakkı olabileceği gibi birtakım sömürü patronları tarafından emeklerinin istismar edilmesinin de önüne geçilmesi yönünde de bir adım atılmış olabilecek ve sığınmacıların ezilen taraf olduğu sektörlerin, kayıt dışı ekonomideki payının azalması sağlanabilecek. Bunun için de belki açık kapı politikası (Avrupa Birliği literatürüyle open-door policy) yerine kontrollü geçiş/ güvenli geçiş politikalarının izlenmesi gerecek. Yine bu yolla savaştan, zulümden kaçan insanlarla bu durumda yaşamayan ancak daha iyi bir hayat için Türkiye’ye gelen insanlar arasında bir ayrım yapılabilecek. Böylece sığınmacılık gibi hassas ve uluslararası insan haklarının geldiği önemli noktanın göstergesi bir kavramın içi de boşaltılmış olmayacak.

İşte bu noktada hükümet politikası olduğu ve Avrupa Birliği ile diplomatik ilişkilerdeki tek açık kanal olduğu için açık kapı politikasını savunanların tüm bu argümanlarında ahlaki olanı yapıyorlarmış gibi davranması ne kadar samimiyetten uzak ise Türkiye, kontrollü sığınmacı alsın ne sığınmacılara zulmetsin ne de kendisi taşıyamayacağı yükü alsın diyenlere ırkçı demek o kadar yanlıştır. Ancak tüm bunlar kadar kaçınılması gereken bir diğer mesele kontrollü geçiş savunanlardan güç alanların ülkeyi aşırı sağcı/popülist fikirleri ile zehirlemesidir.  İstanbul’da tüm yasal gereklilikleri yerine getirerek açtığı restoranıyla zenginleşen bir Suriyeliye hırsız muamelesi yapmanın, Türkiye’de okuyarak üniversite kazanan Afgan bir gence orayı hak etmediğini hissettirmenin Türkiye bir mülteci politikasına sahip olsun diyenlerle aynı payda da olmadığı bilinmelidir. Siyasi partiler cephesinden ise milyonlarca insanın pazarlık malzemesi olarak kullanılmasından ne Türkiye’nin ne de Avrupa’nın uzun vadede olumlu sonuç elde edemeyeceği ve bu yöntemlerin yalnızca mevcut hükümetleri birkaç sene daha idare edeceği elbette er ya da geç fark edilecektir.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Taha Tuğlular 14 Nisan 2023 14:56

    Hanımefendi, bakıyorum da siz de siyasiler gibi esip savuruyor, mangalda kül bırakmıyor, hükümetin bu yanlış politikasını savunuyorsunuz. Bir kere dediğiniz göçmen değildir. Suriye'den gelenler ne göçmendir ne de mültecidirler, Suriyeliler yerlerinden, yurtlarından edilmiş sığınmacılardir. Ha bunlara muhacir gibi anlamlar da yüklediler bu hiç doğru değildir. Muhacir özel anlamda Medine'ye göç eden sahabelerdir. Bunlar da bu özellikler var mı ? Hayır , hayır yoktur. Genele göre bunlar vatanlarinda kalıp mücadele etmeliydiler, kesinlikle vatanlarını terk etmeliydiler. Vatanını seven insanlar böyle yapmamalıdır. Demek ki bunlarda vatan sevgisi yok. Kendi vatanına ihanet edenlerden ne beklenir ? Bunlara nasıl muhacir denip o mübarek kelime bunlara nasıl mal edilir ki. Ayrıca bakıyorum da bu işin sanki sorumlusu , sebebi Sayın Kılıçdaroğlu imiş gibi bir sunuş yapıyorsunuz ki bu çok yanlıştır. Kabul edilemez. Suriye, ABD nin bir projesi idi ve başarılı oldu da. Bu projede bir piyon gerekiyordu,Türkiye de hiç yoktan başını belaya sokup ABD'nin piyonu oldu. ABD'nin, Erdoğan'a, Suriye'yi yıkıp orada bir İslam devleti kuralım, tuzağına, bizimkiler balıklama atlayarak bu ülkeyi bu hale getirdiler. Ben burada bunun yanlış olduğunu çevreme söylediğim halde, bu idareciler bunu neden görmediler veya bilerek mi yaptılar, evet tam da böyle oldu. Hani 5 Eylül 2012' de " Cum'a' namazını, Şam emevi camiinde kılacağız " sözü ne oldu ? Hani hükümet, bir koyup beş alacağız demişti bu da olmadı. 100 milyar dolar harcayıp 6 milyar Euro aldık, daha da harcıyoruz. Bu kadar zavallılik olur mu ? Olmaz. ABD, Suriye'nin kuzeyinde , bakınız bir Kürt devleti kurmak değil, bir pkk devleti kurmak istiyordu bunda başarılı oldu, bizi de bu projede bir piyon olarak kullanmak istiyordu, bunda da başarılı oldu. Suriyeden gelen, 6 milyon sığınmacı bu ülkede , demografik yapıyı değiştirmek içindi bun da çok başarılı olundu. Bunlar güney sehirlerimizi adeta istila ettiler. Hatta bir belediye başkanı " bir aday çıkarsalar bu ili rahatlikla alırlar dediği il kurşun atilmadan 1936 yılında topraklarımıza kattığımız Hatay'dir. Ne yazık ki Hatay' i alıp buradan sıcak denize bir koridor oluşturma projesi tuttu. Yani pkk, Suriye'nin kuzeyinde oluşturduğu devleti , Hatay üzerinden sıcak denize indirecekti, bunda da başarılı oldu. Şu an sıcak denize inmek üzere olan bir pkk devleti mevcut. Bizde bazı devlet adamları pkk yı temizledik dediler, hayır pkk temizlenmedi, güçlerinin büyük bir kısmını , kuzey Suriye'ye, ( Suriye'nin kuzeyi diyemiyorum, çünkü artık Suriye'nin kuzeyi yok, pkk ' nin elinde olan bir Kuzey Suriye var ya) çekti. Burada, ypg ve pyd ile birleşti. 200 bine askeri var. ABD ve Rusya, üst rütbeli askerlerinin sürekli eğittiği artık bir pkk var. Çok güçlü silahları ve donanımları var. ABD ve Rusya anlaşarak bunu niye yaptı ileride göreceğiz. Biz bu Suriyelileri niçin , ABD'nin oyununa kanarak getirdik besliyoruz ? Bu 100 milyar doları , ülkemize değil de bunlara neden, niçin harcıyoruz ? 100 milyar dolar demek, 2 trilyon ₺ , Türkiye'nin bir yıllık bütçesi demek. Ben bu devletime, 36 yıl çalıştım, bana bir yüz ₺ fazla zam yap dediğimde, bana yaparsak bütçeye 5 milyar ₺ yük biner diyorlar. Ama bunlara bu meblağ harcanmış , harcanıyor. Neden, niçin ? Ayrıca bu Suriyelilerin buraya kabulünü, devlet, ne yapalım, kadınların, kızların namusunu kurtarmak için kabul ettik dedi. Ama buraya getirince onlara sahip olmadılar, birçoğu büyük sehirlerde, sayfiye yerlerinde, turistik yerlerde birçok randevucularin eline düştüler. Bu insanları, evlerinden , yurtlarından, vatanlarindan edenler, bunun hesabını, yucet Allah'a vereceklerdir. Hani o sahile ölü vuran Aylan bebek var di ya, tüm insanlığın içini titreten, işte bunların hesabıni onu Yaratan soracak. Bakalım ne yapacaklar. Ha bir de biz bu Suriyelilerin ise yaramayanlarini, yani asgari ucretlilerini aldık. Ama AB, bunları seçti; doktor, zengin, bilim adamı, vb. Bunları alırken dişlerini dahi muayene ederek aldılar. Biz de kapıları açtık işte gelenler meydanda bunları aldık. Ben bunların resmini burada vermek istemiyorum. Hanımefendi, biz buraya Suriye savaşı ile yaşananları hele yazmadık. Yazarsam hiç duymadığınız bilgileri görürsünüz. Kısa kestik. Tabii ki bütün bunları, bu Kılıçdaroğlu neden yaptı, bir türlü akil almiyor, sır ermiyor. Hoşça kalınız. En güzel günler sizlerin olsun. Esen kalınız. Selamlar.