Kim derdi ki bir gün gelecek, kredi kartları tıırrtt olacak!
Hemşerim, ödemeler İBAN’la!
Avrupa’da da öyledir, ama özellikle Amerika’da neredeyse yasa hükmündedir:
Alış-veriş kredi kartıyla yapılır.
Bazı dükkanlarda nakit para uzatanlara kötü gözle bakılır.
Öyle ki…
Amerika’da aynı gün içerisinde nakit parayla, birkaç bin dolarlık alış-veriş yaparsan ertesi gün mali polise hesap verirsen.
Amerika devleti, ticaretin de kişisel harcamaların da kayıt altında olması için ödünsüz bir mali politika izliyor.
Varsa yoksa kredi kartı…
Belki de bu yüzden atasözü olmuş bir nakarat vardır Amerika’da:
“Çok iyi avukatın ve bol paran varsa, Amerika’da cinayetten yırtarsın ama vergi kaçakçılığından yırtamazsın.”
İtalyan asıllı meşhur mafya babası Al Capone, Amerika’da işlediği onca cinayetten değil, 500 dolarlık vergi kaçırdığı için hapis cezası almıştı!
Kimi iktisatçıların, “ Birkaç yıla kalmaz, vatandaş kağıt paranın şeklini unutur” demeleri, gidişatın görünen bir sonucu olsa gerek…
Bu anlamda ülkemiz de, kredi kartı kullanımında Avrupa’dan geride değil.
Herkesin cebinde birden çok kredi kartı var.
Büyükşehirlerde umumi tuvaletler de bile kredi kartı kullanılıyor.
Varın gerisini siz hesap edin…
Erzurum’da da…
İlla ki şu son zamanda sıkça karşılaşmışsınızdır:
“POS makinamız yok, İBAN verelim ücreti hesaba gönderin.”
Kurumsal işletmeler hariç neredeyse her dükkanda artık bu dayatma var!
Malumunuz; kredi kartıyla yaptığınız ödemeler kayıt altında olduğu için, kimse vergi kaçıramıyor.
Maliye, bankalar üzerinden kimin ne kadarlık satış yaptığını görüyor.
Ama İBAN olunca durum değişiyor:
Maliye, satıştan ve alınan paradan habersiz kalıyor.
Hal böyle olunca da, uyanık esnaf devletten vergi kaçırıyor.
Bir nevi hırsızlık…
Diyelim ki hamama gittiniz; yıkanıp çıktınız ve hesabı ödemek için kredi kartınızı uzattınız.
“Efendim kredi kartı geçerli değil bizde, İBANA yatırın!”
Tut ki bir hesabınız yok ya da o anda hesabınız müsait değil.
Ne yapacaksınız?
Hani bu bir ürün değil ki, “Madem öyle o vakit kalsın almıyorum” deyip çıkasınız.
Hamamda yıkanmışsınız; neyi geri bırakacaksınız?
Yahut bir lokantada yemek yediniz, benzer durum orada da var!
Üzerinizde nakit para yoksa yemeğin üstüne tatlı niyetine dayak yersiniz!
Kamyon yükü para kazanayım, ama devlete tek kuruş vergi vermemeyim!
Namuslu esnafı tenzih ederek söylüyorum, genel anlayış bu…
Sözgelimi…
Maliye bunları denetlemeye başlayıp hele hele de ceza kesecek olsa başlarlar bağırmaya:
“Yandık, mahvolduk. Maliye çanımıza ot tıkadı.”
Keşke…
Nerede o Maliye?
Şimdi de devam ediyor mu bilmiyorum:
Eskiden kuyumcuların en nefret ettiği şey, kredi kartıyla satıştı.
Kart komisyonu ücreti almalarına rağmen sevmezlerdi, kredi kartıyla altın satmayı…
Şimdilerde hamamcılar da kuyumcu gibi oldu…
Mazeret değil de…
Seçimdi, ramazandı derken besbelli ki Maliye çarşıyı pazarı bir hayli boşlamış!
İpini koparan kendi ticari kuralını işletiyor.
Neymiş efendim, bankalar komisyon ücretini çok artırmışlar.
Doğrudur; doğrudur da…
Be adam, senin bir günde aynı ürünün fiyatını üç kez artırmana ne demeli peki?
Sayın Mehmet Şimşek, hiç kusura bakmayınız; bunu söylemek zorundayım:
Bilesiniz ki çarşıda pazarda ipin ucu puştun eline geçmiş. İBAN ise, o puştların yalnızca son dümeni…
“POS cihazı yok, İBAN var!”
Yani kayıt dışı ticaret…
“Evi sana on bin liraya kiralarım, ama sözleşmede beş bin lira yazacak. Sen geri kalan beş bin lirayı bana elden ödeyeceksin” diyen, açgözlü ev sahibi ile İBAN’cı esnaf arasında ne fark var?
İkisi de kendi çapında çalmıyor mu?
Zahir deveyi hamutuyla götürenlere özenen küçük esnaf, “Benim neyim eksik” diyerek, ufak ufak uçmaya başlamış!
Meseleye bu zaviyeden bakınca doğrusu hamamcıya çok da kızamıyorum ki birader…
Biri kirletiyor, beriki temizliyor.
İBAN kimin için daha elzem?
Öküzün gözüne küfredilip, tezeğe mübarek denilen bir ülkede yaşıyoruz.
Olup bitenlere şaşmamamız, esasında salak oluşumuzdan değil…