Karanlık eller düğmeye bastı… Türkiye karışsın, sokaklar yangın yerine dönsün!
Oysa hesap edemedikleri bir gerçek var: Türkiye, artık o eski Türkiye değil…
CHP, İmamoğlu’nu kurtarayım derken kendini ateşe atıyor!
Maksat gerçekten de protesto hakkını kullanmak olsa ne polislere saldırılır ne de cam çerçeve indirilir.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sonucunun nelere yol açacağını bile bile partililerini sokağa çağırdı.
Pekii sokağa kimler çıktı?
Elbette CHP’liler vardı, belki CHP’li olmayıp da Ekrem İmamoğlu’na destek vermek isteyenler vardı, mümkün ki devam eden yargı sürecinden rahatsızlık duyanlar vardı.
Ama aynı zamanda o sokaklarda, yüzlerini kapatarak ellerindeki taş ve kimyasal sıvılarla polise saldıran, çevrede ne var ne yok kırıp geçen teröristler de vardı.
Tabii ki devlet bunu öngörmüştü ve buna göre de gerekli önlemleri almıştı.
Buna rağmen polisin sabrını, itidalini ve devletin tahammül sınırını ölçmek isteyen bu teröristler boş durmadı!
Başta İstanbul olmak üzere, kimi büyükşehirlerde “fırsat bu fırsat” diyerek, eski Türkiye fotoğrafı verdiler.
Erzurum dahil pek çok şehirde de protestolar vardı.
Lakin İstanbul, İzmir ve Ankara’da olduğu gibi göstericiler polise saldırmadı.
Maksat, iktidarın ya da yargının haksızlık yaptığına inanmaksa eğer…
Bunun yolu; yasal çerçevede kalarak, ses yükseltmekten, itiraz etmekten, protesto gösterileri yapmaktan geçer.
İşin içerisine vurmak kırmak, yakmak yıkmak, polise taş atıp balta sallamak girerse…
Bunun adına protesto değil, terör eylemi hatta ayaklanma denir.
Temel ilkedir:
Hiç kimse yargı önünde imtiyazlı değildir.
Dolaysıyla yolsuzluk yaptığı iddiasıyla suçlanan hatta bu gerekçeyle tutuklanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da, yargıya hesap vermekten muaf tutulamaz.
Vaktiyle Recep Tayyip Erdoğan da aynı şehrin belediye başkanıyken tutuklanmıştı.
Üstelik Erdoğan yolsuzluk suçlamasıyla değil, şiir okuduğu için tutuklanmıştı.
Erdoğan’ın da seveni, taraftarı ve partisinin tabanı vardı.
İsteseydiler kaos doğururlardı, ama asla böyle bir şeye tevessül etmediler.
Vakur durdular, sürecin sonucunu beklediler.
CHP Genel Başkanı –ki O’nun koltuğu da sallantıda- Özgür Özel, sanki Selahattin Demirtaş’ın taraftarlarını sokağa çağırıp, hendek kalkışmasını başlattığını bilmiyormuşçasına, benzer bir çıkışta bulundu.
O’nun sonucu iyi mi olmuştu ki, bu çağrı da hayırlara vesile olsun?
CHP, kurumsal kimliğiyle olmasa bile etkili pozisyondaki kimi yöneticileri eliyle adeta ateşle oynuyor.
Türkiye yangın yerine dönsün diye elinde benzin bidonlarıyla dolaşan bu tipler, esasında kendi hazin sonlarını hızlandırıyorlar da farkında değiller.
Bu devlet ağaç kovuğundan çıkmadı.
Ve bu millet, bu devleti yolda yürürken de bulmadı.
Bundan mülhem kimseye boyun eğmez, birilerinin oyunları karşısında çaresiz kalmaz.
Buna Ekrem İmamoğlu da dahil, Özgür Özel de…
Yargı henüz hüküm icra etmiş değil.
Daha ortada açılmış bir dava dahi yok.
Savcılığın yürüttüğü bir soruşturma ve mahkemenin verdiği geçici tedbir var.
Bağırıp çağırmakla, sokakları yakıp yıkmakla bu karar değişmez; yargı süreci başka bir boyut kazanmaz.
Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk yaptığı yönündeki iddiaları gündeme getirip, adliyeye ihbarda bulunanlar, sonra da teker teker itirafçı olup arka planda nelerin döndüğünü sayıp dökenler AK Partililer hatta savcılar değil…
Bizzat CHP’liler İmamoğlu’nu sattı.
Bu gerçek karşısında…
Savcılar kayıtsız mı kalacaktı, yapılan jurnalleri görmezden ve duymazdan mı gelecekti?
Yahut da sırf Ekrem İmamoğlu CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olsun diye, artık çuvala sığmayan o mızraklar yok mu sayılacaktı?
CHP’nin muradı ne?
Demokratik yolla iktidara gelmek mi, kaos ve anarşi çıkararak yönetimi ele geçirmek mi istiyor?
Herkes bilmeli ki Türkiye, o eski Türkiye değil artık…
Her türlü kirli tezgaha karşı şerbetli bir devlet iradesi mevcut bugün…
CHP’yi kim gaza getiriyorsa onlar da bu kararını gözden geçirmelidir.
CHP de şapkasını önüne koyup düşünmelidir.
İşler niye bu raddeye geldi, nerede yanlış yaptık diye sormalı kendi kendine…