AZİZLER VE ZAMANLAMASI

Haluk Bilginer, Engin Günaydın başta olmak üzere birçok iyi oyuncuyu kadrosunda barındıran Azizler filmi 8 Ocakta Netflix platformunda izleyicilerin takdirine sunuldu. Filmi, Muhteşem Yüzyıl ve Vatanım Sensin’den tanıdığımız Yağmur Taylan ve Durul Taylan kardeşler yönetiyor. Filmin senaristi ise yine Bir Başkadır dizisi ile adını gündeme taşıyan Berkun Oya. Film, gözlemlediğim kadarıyla pek çok olumlu yer yer de olumsuz eleştiriler aldı şimdiye dek. Hakikaten de film, sinemaların açık olduğu dönemde vizyonda gördüğümüz Türk yapımı filmlerden oldukça farklı. Absürt unsurlar, seyircinin yorumuna bırakılmış boşluklar var. Her sanat eserinde olduğu gibi bu filmin de hangi noktasının öne çıktığı, sanatın muhatabı olan bireylerin iç dünyalarına göre değişiklikler gösteriyor. Film bana neler hissettirdi ve bana göre ele aldığı çok önemli meseleler nelerdi anlatmaya çalışayım.

Evvela, filmde henüz okul çağında dahi olmayan Caner (Göktuğ Yıldırım) isimli bir çocuk karakter, şu ana dek istisnasına pek az rastlanır şekilde takdir toplamış durumda. Herkes, çocuğun neredeyse Engin Günaydın’dan rol çaldığından söz ediyor. Çocuk karakterin özelliği ise filmde denyo olarak yer alması. Kaba, şiddet düşkünü, dünyanın kendi etrafında döndüğünü sanan insanların tiplemesi olarak çizilmiş Caner. Denyoluk da başarılı biçimde bir psikolojik hastalık olarak gösterilmiş. Sevimli bir çocuğa böyle bir rolün biçilmesi içime sinmese de yaşı büyük bir karakterin “denyo” olması maalesef çok da olağan dışı bir durum olmadığı için istenilen etkiyi yaratamayacağından çocuk karakterin seçilmiş olabileceğini düşünüyorum.

Filmdeki benim yakaladığım ana temalardan biri yalnız kalma istediği, Aziz karakterinin kendisine ait bir alan yaratma çabası. Evinde, ailesiyle birlikte yaşayan ablası, sevgilisinden bir türlü ayrılamaması derken Aziz yalnızlık için yanıp tutuşur halde. Bu film, salgın döneminde izleniyor olmasaydı özellikle büyük şehirlerde, kalabalık iş ortamlarında, günde onlarca insanla görüşen birçok insanın Aziz’in hissettiklerini derinde hissedeceklerini düşünüyorum. Ancak birçok insanın zorunlu olarak yalnız kaldığı, öncesinde şikâyet ettiği kalabalık ofis ortamını, insanlarla görüşmeyi özlediği şu dönemde Aziz’in yalnızlığa olan hasreti salgın öncesinde uyandırabileceği kadar bir etki uyandırır mı emin değilim. Sevdikleri hala hayatta olan, kalabalık yaşamaya alışmış birçok genç insan yukarıda açıkladığım nedenlerle beklenenin aksine Aziz ile değil yalnızlıktan mustarip Erbil ile empati kuruyor.

Gelelim filmde kısa süre yer alan çocuk sosyal medya fenomenleri göndermesine. Anne-babasının kavgalarını çekip Youtube’a yükleyerek ünlü olan, para kazanan çocuğun bu hareketinin kazanç sağladığı için ailesi tarafından benimsenmesi ve çocuğun bu ortamdan nasıl etkilendiğinin hiç umursanmaması önemli bir eleştiri olarak karşımıza çıkıyor. Çocukları üzerinden para kazanan onlarca Youtuber ailelelere çevriliyor gözler.

Oyuncuların performansları, güzel temalar ve absürt sahneler ile bana kalırsa film, ortalamanın epey üstünde. Üstelik filmin kısa olması ve güzel dekorlar, renkler de son dönem izleyicisinin dikkati göz önüne alınarak yapılmış başarılı tercihlerden.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.