ALACA KATLİAMININ CANLI TANIĞI, BOYACI İSMAİL USTA

Erzurum’un bilge kişilerinden biri olan İsmail Gürcan, şehrin hafızası olarak bilinirdi.

Camilerin yazılarını ve tezyinatını yapması ve mahir bir boyacı olmasından dolayı şehirde kendisi “Boyacı İsmail Usta” diye tanınır, onun bilgisinden ve tecrübelerinden istifade etmek için sohbetlerine katılan gençler de kendisine “İsmail Emi” veya “Emi” derlerdi.
İsmail Usta, Ermenilerin, Erzurum’da yaptıkları katliamın canlı tanıklarından biriydi.
1327 (1911) yılında Alaca Köyü’nde dünyaya gelen İsmail Emi, babasının Kargapazarı çatışmalarında aldığı bir yaradan dolayı şehit olması üzerine, üç kardeşi ile birlikte küçük yaşta yetim kalmıştır.
Babasını kaybeden İsmail Usta’nın küçük yaşta başlayan çilesi bununla da kalmamış, 1917 yılında Alaca Köyü’nü basan Ermeni katilleri, aralarında İsmail Usta, kardeşi ve annelerinin de bulunduğu savunmasız mazlum halkı bir odaya doldurup üzerlerine kurşun yağdırmışlar, yere düşenleri de acımasızla süngülemişlerdir.
İsmail Emi ve kardeşi İffet,  annelerinin kendisini siper etmesi üzerine yaralı olarak cenazelerin altında kalmışlar ve şanlı ordumuzun köye gelmesiyle birlikte bu katliamdan kurtulmuşlardır. 
İsmail Usta küçük yaşta yaşamış olduğu bu katliamın izlerini hem hafızasında, hem de vücudunda, ölene dek taşımıştı.
 İsmail Usta, yıllar sonra Ermeni katliamının yapıldığı yeri göstererek, toplu mezarın ortaya çıkmasını sağlamış, bu suretle tarihe tanıklık ederek önemli bir hizmette bulunmuştu.
   İsmail Usta’nın bu katliamı yaşamasına rağmen kin, nefret ve intikam duyguları içerisinde olmaması onun karakterini yansıtması açısından önemlidir.
Küçük yaşta, büyük çileler yaşayan İsmail Usta, kıt kanaat geçinen halasının yanında hayata tutunmuş, bu arada medreseye ve millet mektebine gitmiş, eve katkıda bulunmak için bir boyacı ustasının yanında çırak olarak çalışmış ve mesleği öğrenmiştir.
İsmail Usta, okumaya meraklı bir insandı, çölde suya hasret bir yolcu gibi okumaya susamış, ölene dek bu alışkanlığını sürdürmüştü.
İsmail Usta, yerde bir gazete parçası bile görse onu alır okur ve cebine koyardı. A. Mumcu Camisi’nde çalışırken iskelenin üzerinde serili olan gazeteleri satır satır okuduğuna şahit olduğumu ifade etmek isterim.
İsmail Usta’nın okuma merakı,  sekiz yıl Yemen’de askerlik yapan ve geri dönerken yanında birkaç çuval kitap getiren babasından kaynaklanmış olsa gerek.
İsmail Usta’nın oğlu, Dr. Ali Gürcan’ın da bu merak içerisinde olması elbette ki tesadüfi değildir.
Sebil-ül Reşat,Tasvir-i Efkar, Hakimiyet-i Milliye ve Cumhuriyet Gazetesi’nin tavizsiz okuyucuları arasında olması ve şehrin ulemalarından Solakzâde Sadık Efendi ve Tivnikli Faruk Efendi’nin sohbetlerine iştirak edip, bu manevi pınarlardan beslenmesi  İsmail Usta’nın  bilge kişiliğinin oluşmasında önemli olmuştur.
 Dini konularda bir hayli bilgisi olan İsmail Usta’ya, Solakzâde’nin “Seni bir ilçeye müftü yaparım ama korkarım ki yeni bir mezhep kurarsın” diye latife yaptığı  söylenir.
Mehmet Akif hayranı olan İsmail Usta, Muhammed İkbal, Cemaleddin Efgani, Eşref Edip gibi ünlü şahsiyetlerin de takipçilerindendir.
1980 yılı öncesinde farklı görüşte gençlerin bir araya gelip münazaralar yaptığı Hemşin Pastahanesi şehrin en ünlü mekanlarının başında gelirdi.
Bir nevi Kültür Üniversitesi niteliğinde olan Hemşin Pastanesi’nin 
 vazgeçilmez simalarından biri İsmail Ustaydı.
Gençlerin sohbetinden feyz aldıkları İsmail Usta’nın Hemşin Pastanesi’de  unutulmaz sohbetleri ve hatıraları vardır.
Amerikalıların misyoner faaliyetlerini yürütmek için başlattıkları “Barış Gönüllüleri Projesi” kapsamında, Erzurum’a epeyce sayıda Amerikalı barış gönüllüsü öğretmen gelmişti.
Bu insanlar çok iyi derecede Türkçe konuşurlar, tatil günlerinde şehrin modern mekânlarında (lâle Pastanesi vb) bir araya gelirlerdi.
İlerleyen zamanlarda bu insanların niyetlerinin farklı olduğu yavaş yavaş ortaya çıkmış, misyoner faaliyetlerde bulundukları kulaktan kulağa yansır olmuştu.
 Bu arada, Hemşin Pastanesi’nin müdavimlerinden sağ görüşlü gençler bu olaya seyirci kalmayacaklarını etrafta konuşur olunca, işin şiddete kayacağını anlayan Hemşin Pastanesi’nin sahibi Nail Orhon, durumu İsmail Usta’ya anlatmış, bu konuda ondan yardım istemiş.
İsmail Usta, bu propagandayı yapan barış gönüllüsünü bulup getirmelerini, konunun konuşarak halledileceğini, başka yöntemlerin yanlış olacağını söylemiş.
Birkaç gün sonra bu barış gönüllüsü, Hemşin’e davet edilmiş ve İsmail Usta’yla baş başa kalıp konuşmaları sağlanmış.
İsmail Usta, adamı dinledikten sonra sigarasından derin bir nefes çekmiş ve ona dönerek  “BEY, BOŞUNA UĞRAŞMAYIN, BU MİLLET TEK ALLAH’A İNANMAK DA EPEYCE ZORLANDI, KALDI Kİ  SİZİN ÜÇ ALLAHA İNANSIN” demiş ve adama anlayacağı şekilde esprili bir cevap vermiş.
İsmail Usta, başında kasketi, sırtında paltosu, düşünceli bakışları ve elinden düşmeyen sigarası ile şehrin köşe taşlarından biriydi.
İlerleyen yaşına rağmen iskeleye çıkıp mesleğini sürdürmesi, onun helal rızık peşinde koşan, baş eğmeyen, onurlu kişiliğini ifade ederdi.
İsmail Usta, hafızası çok kuvvetli bir insandı. Bir gece Osman Demirci Hoca, Eski Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz ve İsmail Usta sohbete otururlar ve bir kitap okuyup dağılırlar.
Osman Demirci Hoca, akşam yaptıkları sohbeti arkadaşlarına anlatırken “Ben inanıyorum ki okuduğumuz kitabın hepsi şu anda İsmail Usta’nın hafızasındadır”  diyerek onun güçlü hafızasına olan hayranlığını dile getirir. 
Herkesin saygı duyduğu ve sohbetinden istifade ettiği İsmail Usta, açık sözlü ve her ortam da doğruyu söyleyen bir karaktere sahipti.
1980 ihtilalinden sonra bir grup asker Başak Camii’nin yazılarını yazmakta olan İsmail Ustanın yanına gelirler.
Usta o anda iskelededir ve gelen grubun başındaki albay, kendisini tanıtarak, nazikçe, konuşmak istediklerin söyler.
Albay, gelen grubun içinde iki tane Amerikalının olduğunu ve bunların Atatürk’ü gören birisiyle konuşmak istediklerini İsmail Usta’ya belirtir.
İsmail Usta, misafirlere hoş geldiniz der ve ayaküstü sohbet başlar. Bir müddet sonra, Albay, İsmail Usta’ya, Mustafa Kemâli gördüğünü duyduklarını söyleyip bu konudaki bilgilerini anlatmasını ister.
İsmail Usta “Hangi Atatürk’ü size anlatmamı istersiniz? Benim gördüğüm Atatürk 165 cm boyunda, tıknaz, mavi gözlü bir insandı. Beş vakit namaz için Murat Paşa Camisi’ne gelirdi. Hutbe okuyabilecek kadar da dini bilgisi vardı. Etrafta ise iki metre boyunda ve dine karşı bir Atatürk anlatılır ve bunun böyle olmasını isterler. Ben gördüğümü anlatırım,  sizin hatırınız için boyunun iki metre olduğunu söyleyemem.” der ve sohbet tarihi konularda uzayıp gider.
1989 yılında vefat eden İsmail Usta, camilerin duvarlarına yaptığı nakışlar gibi Erzurum’un hafızasına ve vicdanına nakş olmuş hasbi bir büyüğümüzdü. Makamı cennet olsun… Amin!..
Kaynakça:
Kutlu Mustafa, Siyasi Tarih Üzerine Konuşmalar, Erzurumlu İsmail Usta, ERK ajans, 2007
Mina Kültür, Fikir ve Sanat Dergisi, İsmail(Gürcan) Usta, Özel Sayısı, Haziran-Temmuz, sayı 56, 1989

18.03.2019 09:21:00